top of page

Araçta Gizli Ayıp Tespiti: Hukuki Analiz, Süreç Yönetimi ve Delil İspatına Dair Derinlemesine Bir Rehber

araçta gizli ayıp

Giriş: Gizli Ayıp- Araçta Gizli Ayıp Kavramının Hukuki Temelleri ve Tanımı


Ayıp, hukuk sisteminde, bir malın satış sözleşmesinde kararlaştırılan veya objektif olarak taşıması beklenen özelliklere sahip olmaması durumunu ifade eden temel bir kavramdır. Bu tanım, bir malın kullanım amacını ve alıcıdan beklenen faydayı önemli ölçüde azaltan veya tamamen ortadan kaldıran her türlü eksikliği kapsamaktadır. Ayıplar, niteliklerine göre çeşitli kategorilere ayrılır ve bu kategorizasyon, hukuki sürecin seyrini belirleyen ilk adımı oluşturur.   


Ayıp, temelde açık ve gizli olmak üzere iki ana türde ele alınır. Açık ayıplar, bir malın teslimi sırasında alıcı tarafından yapılacak basit bir gözden geçirme veya muayene ile kolayca fark edilebilen kusurlardır. Örneğin, bir aracın kaportasındaki bariz çizikler veya koltuklarındaki yırtıklar açık ayıplara örnek teşkil eder. Hukuk, alıcıdan bu tür kusurları makul bir özenle incelemesini ve derhal satıcıya bildirmesini beklemektedir.   


Buna karşılık, gizli ayıp, ilk bakışta veya olağan bir gözden geçirme ile anlaşılamayan ve ancak malın kullanımı sonucunda veya daha detaylı bir teknik incelemeyle ortaya çıkan kusurlardır. Bir aracın motorundaki bir arıza, şanzımanında yaşanan problemler veya kilometresiyle oynanmış olması gizli ayıba örnek verilebilir. Gizli ayıbın tespiti, teknik bilgi ve tecrübe gerektiren karmaşık bir süreçtir.   


Ayıp kavramı, sadece maddi (fiziksel) eksikliklerle sınırlı değildir. Bir malın kullanımını kısmen veya tamamen engelleyen hukuki bir sınırlama veya yasaklama bulunması durumu "hukuki ayıp" olarak nitelendirilir. Bu durum, bir aracın üzerindeki haciz veya rehin gibi sınırlamalarla ortaya çıkabilir. Benzer şekilde, malın ekonomik değerini etkileyen sorunlar "ekonomik ayıp" olarak değerlendirilir. Bir aracın "pert" kaydının gizlenmesi bu kategoriye girebilir. Hukuk, satıcının her türlü ayıptan, yani maddi, hukuki veya ekonomik ayıptan sorumlu olduğunu kabul etmektedir.   


Gizli ayıp kavramının hukuki rejimdeki en önemli yönü, bir "basit muayene" standardına dayanmasıdır. Bu, bir kusurun "gizli" olarak kabul edilip edilmeyeceğinin mutlak bir tanımı olmadığını, aksine alıcının işlem sırasında göstermesi gereken "olağan dikkat" seviyesine göre değişkenlik gösterdiğini ortaya koyar. Hukuk, alıcıya bir "gözden geçirme yükümlülüğü" getirmektedir. Bir kusurun gizli ayıp olarak nitelendirilebilmesi için, bir alıcının normalde yapacağı bir kontrolle anlaşılamamış olması gerekmektedir. Bu, basit bir çizik veya hasarlı far gibi bariz sorunların gizli ayıp kapsamında değerlendirilmesini engeller. Dolayısıyla, dava sürecinde alıcı, "bir tüketici veya tacir olarak yapmam gereken olağan incelemeyi yaptım, ancak bu kusur gizliydi" argümanını kurmak zorundadır. Satıcı ise bu durumun aksini iddia ederek, "bu kusur basit bir kontrolle görülebilirdi, dolayısıyla açık ayıptır ve alıcı bildirim külfetini yerine getirmedi" savunması yapabilir. Bu ilk tartışma, davanın seyrini belirleyen ilk ve en önemli aşamalardan birini oluşturmaktadır. Bir ayıbın gizli ayıp olarak nitelendirilmesi, alıcının hukuki haklarını kullanabilmesi için ilk ve en kritik adımdır.   



Uygulanacak Hukuk: Tüketici, Ticari ve Adi Satış Ayrımı


Araç alım-satımında hangi yasal düzenlemelerin uygulanacağı, alıcı ve satıcının hukuki statüsüne göre temelde üç farklı rejime ayrılmaktadır: Tüketici Hukuku, Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve Türk Borçlar Kanunu (TBK) kapsamında adi satış hükümleri. Bu ayrım, ihbar sürelerini, zamanaşımı hükümlerini ve ispat yükünü doğrudan etkileyen hayati bir faktördür.   


Tüketici Hukuku (6502 sayılı Kanun)

Tüketici, ticari veya mesleki amaçlarla hareket etmeyen gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder. Bir oto galeriden veya yetkili bayiden araç satın alan alıcılar bu kapsama girer. Tüketici hukukunun temel amacı, sözleşmenin zayıf tarafı olan tüketiciyi korumaktır. Bu koruma, ispat yükü karinesiyle somutlaşır: Malın tüketiciye tesliminden sonraki ilk altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim anında var olduğu kabul edilir. Bu durumda, malın ayıpsız olduğunu ispatlama yükü satıcıya aittir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, ayıbın ortaya çıkmasından sonra tüketicinin ihbar yükümlülüğünü de kaldırmıştır.   


Ticari Hukuk (Türk Ticaret Kanunu)

Her iki tarafın da tacir olduğu ve işlemin ticari işletmeleriyle ilgili olduğu alım-satım sözleşmeleri, TTK hükümlerine tabidir. Ticari hukuk, ticari hayatın gereklilikleri ve hızlı işleyişi göz önünde bulundurularak daha katı kurallar içerir. Tacir alıcılar, teslim aldıkları malı "imkan bulur bulmaz" gözden geçirmek ve ayıbı uygun bir süre içinde bildirmek zorundadır. Yargıtay uygulamalarına göre bu süre, açık ayıplar için iki gün, gizli ayıplar için ise sekiz gündür. Bu kısa süreler, ticari hayatta kesinliği ve güvenilirliği sağlamayı amaçlar ve hak düşürücü niteliktedir.   


Adi Satışlar (Türk Borçlar Kanunu)

Taraflardan hiçbirinin tacir olmadığı veya işlemin her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı satışlar adi satış olarak kabul edilir. Bireysel şahıslar arasında yapılan ikinci el araç satışları bu kategoriye girer. TBK hükümlerine göre alıcı, malı teslim aldıktan sonra "imkan bulur bulmaz" gözden geçirme ve ayıbı uygun bir süre içinde satıcıya bildirme yükümlülüğü altındadır. Gizli ayıplar için bu bildirim süresi, ayıbın ortaya çıktığı andan itibaren başlar ve "derhal" yapılması gerekmektedir.   


Farklı hukuki rejimler arasındaki en belirgin farklılık, ispat yükü ve ihbar sürelerinin katılığıdır. Tüketici hukuku, tüketicinin daha zayıf bir konumda olduğu varsayımıyla, alıcı lehine ispat kolaylıkları sunar. Buna karşılık, ticari hukuk tacirlerin kendi hak ve çıkarlarını koruyabilecek bilgi ve deneyime sahip olduğunu kabul ederek daha kesin ve kısa ihbar süreleri belirler. Bu durum, dava açmadan önce işlemin doğru bir şekilde nitelendirilmesinin, davanın seyrini ve sonucunu doğrudan etkilemesi nedeniyle hayati bir öneme sahip olduğunu göstermektedir. Yanlış bir hukuki rejim seçimi, davanın görevli mahkemede açılmaması (örneğin, bir galeriden alınan araç için tüketici mahkemesi yerine asliye hukuk mahkemesinde dava açılması) veya hak düşürücü sürelerin kaçırılması gibi telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açabilir.   



Satıcının Sorumluluğu ve Sorumluluktan Kurtulma Yolları


Satıcının gizli ayıplardan doğan sorumluluğu, hukuk sisteminde kusura dayanmayan, yani objektif bir sorumluluktur. Bu, satıcının satılan maldaki ayıbın varlığını bilip bilmemesinin hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı anlamına gelir. Satıcı, ayıbın farkında olmasa bile, aracı ayıplı olarak teslim etmesi halinde alıcıya karşı sorumlu tutulur. Ancak satıcının bu sorumluluktan kurtulabileceği belirli yasal yollar bulunmaktadır.   


Sorumluluktan Kurtulma Yolları:

  • Alıcının Ayıbı Bilmesi: Satıcı, alıcının satış sözleşmesinin kurulduğu sırada maldaki ayıbı bildiğini ispatlarsa, ayıptan doğan sorumluluktan kurtulur. Hukuk, alıcının bilerek ve isteyerek ayıplı bir malı kabul etmesini bir nevi onama olarak kabul eder.   


  • Sorumsuzluk Anlaşması: Taraflar, satış sözleşmesine ekleyecekleri bir "sorumsuzluk kaydı" ile satıcının ayıptan doğan sorumluluğunu daraltabilir veya tamamen kaldırabilir. Ancak bu tür anlaşmalar, hukukun temel dürüstlük ilkesi gereği dar yorumlanır. Noter huzurunda yapılan satış sözleşmelerindeki genel ifadeler, satıcının sorumluluğunu kaldırmak için yeterli değildir. Sorumluluğun kalkması için ayıbın somut olarak ve açıkça belirtilmiş olması gerekir.   


  • Ağır Kusur ve Hile ile Ayıbın Gizlenmesi: Bu durum, satıcının sorumluluktan kurtulmasını engelleyen en önemli istisnadır. Eğer satıcı, maldaki ayıbı ağır kusur veya hile ile gizlemişse, yukarıda belirtilen sorumsuzluk anlaşmaları kesin olarak hükümsüz olur. Bu, kanun koyucunun dürüst olmayan davranışları korumadığının net bir göstergesidir.   


Bu son istisna, hukuki korumanın temel bir paradigmasını yansıtmaktadır. Normal şartlarda, alıcı, yasal ihbar ve zamanaşımı sürelerine uymadığı takdirde haklarını kaybeder. Ancak satıcının ağır kusurlu veya hileli davranışları söz konusu olduğunda, kanun alıcıyı bu prosedürel savunmalara karşı üstün kılar. Yargıtay içtihatları, satıcının ayıbı bilerek veya ağır ihmalle gizlemesi halinde, "ihbar edilmedi" veya "zaman aşımı" savunmalarının hükümsüz olduğunu açıkça belirtmiştir.   


Bu, hukukun salt usul kurallarına takılıp kalmadığını, aynı zamanda etik ve ahlaki ilkeleri de temel aldığını göstermektedir. Özellikle, bir aracın piyasa değerinin altında satılmış olmasının, ayıbın gizlenmediğine dair bir kanıt olmadığına dair Yargıtay kararları, bu yaklaşımı pekiştirmektedir. Satıcı, ayıbı açıkça beyan etmediği sürece, fiyatlandırmadan bağımsız olarak sorumlu tutulacaktır. Bu durum, alıcı için satıcının ağır kusurunu ispatlamanın, hukuki mücadelede en güçlü dayanak olduğunu göstermektedir.   



Alıcının Hakları ve Seçimlik Hakların Kullanımı- Araçta Gizli Ayıp Tespiti


Bir araçta gizli ayıp tespiti , alıcı kanunla kendisine tanınan dört farklı "seçimlik hak"tan birini kullanma serbestisine sahiptir. Bu haklar, alıcının mağduriyetini gidermeyi amaçlar ve somut olayın koşullarına göre en uygun çözüm yolunu sunar.   


Seçimlik Hakların Detaylı Analizi:

  1. Sözleşmeden Dönme (Bedel İadesi): Alıcı, ayıplı aracı satıcıya geri vermeye hazır olduğunu bildirerek, ödediği satış bedelinin faiziyle birlikte iadesini talep edebilir. Bu hak, özellikle ayıbın aracın değerini veya kullanım amacını önemli ölçüde azalttığı veya ortadan kaldırdığı durumlarda geçerlidir. Yargıtay, ayıplı maldan kaynaklanan doğrudan zararların da tazminini isteme hakkını tanımaktadır.   


  2. Ayıp Oranında Bedel İndirimi: Alıcı, aracı elinde tutarak, ayıptan kaynaklanan değer kaybı kadar bir indirim talep eder. Yargıtay uygulamalarında bu indirimin hesaplanmasında "nispi metot" benimsenmiştir. Bu yöntemde, aracın ayıpsız değeri ile ayıplı değeri arasındaki oran, satış bedeline uygulanarak indirim miktarı belirlenir.   


  3. Ücretsiz Onarım: Eğer ayıbın giderilmesi aşırı bir masraf gerektirmiyorsa, alıcı, tüm masrafları satıcıya ait olmak üzere aracın ücretsiz onarılmasını isteyebilir. Tüketici hukuku kapsamında, onarım süresi en fazla 30 iş günüdür. Eğer bu süre aşılırsa veya ayıp tekrar ederse, alıcı diğer seçimlik haklarını kullanabilir.   


  4. Ayıpsız Misliyle Değiştirme: Eğer mümkünse, alıcının ayıplı aracın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini talep etme hakkı vardır. Bu hak, özellikle sıfır araç satışlarında, ayıbın üretim kaynaklı olduğu ve alıcının araca olan güveninin sarsıldığı durumlarda sıklıkla kullanılmaktadır.   


Seçimlik hakların kullanılması, alıcı için sınırsız bir özgürlük değildir. Yargıtay kararları, hakların kullanımında dürüstlük kuralı ve hakkaniyet ilkesinin gözetilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu, alıcının "çok ufak sorunlar" veya "önemsiz ayıplar" için sözleşmeden dönme veya değişim talebinin reddedilebileceği anlamına gelir. Örneğin, bir aracın küçük bir vidası bozuksa ve onarım mümkünse, alıcının değişim istemesi satıcı için "orantısız güçlük" yaratır ve bu talep mahkeme tarafından reddedilebilir. Bu durum, alıcının haklarını kullanırken stratejik davranmasını gerektirmektedir. Hukuki süreçte doğru talebi ileri sürmek, dava masrafları ve vekalet ücreti gibi riskleri minimize etmek için hayati öneme sahiptir.   



Ayıp İhbarı ve Zamanaşımı Süreleri: Alıcının Külfetleri


Alıcının, bir maldaki ayıptan kaynaklanan hukuki haklarını kullanabilmesi için yerine getirmesi gereken en önemli yükümlülüklerden biri, ayıbı satıcıya bildirme külfetidir. Bu bildirim, gizli ayıplar söz konusu olduğunda, ayıbın ortaya çıktığı andan itibaren dürüstlük kuralına uygun olarak "derhal" yapılmalıdır. Ayıp ihbarının belirli bir şekil şartı yoktur, sözlü olarak da yapılabilir. Ancak, olası bir hukuki ihtilafta ispat kolaylığı sağlaması amacıyla noter ihtarnamesi veya iadeli taahhütlü mektup gibi yazılı yöntemler tercih edilmelidir.   


Zamanaşımı Süreleri ve İstisnaları

  • Genel Zamanaşımı Kuralı: Türk Borçlar Kanunu'na göre, ayıptan doğan haklar, malın alıcıya teslim edilmesinden itibaren iki yıllık bir zamanaşımı süresine tabidir. Bu kural, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile geçerlidir.   


  • Ağır Kusur ve Hile ile Ayıbın Gizlenmesi: Bu kuralın en önemli istisnası, satıcının ayıbı ağır kusur veya hile ile gizlemesi durumudur. Yargıtay, bu gibi durumlarda zamanaşımı hükümlerinin uygulanmayacağına hükmetmiştir. Alıcı, bu durumun varlığını ispatlarsa, sürenin geçmesini beklemeksizin dava açma hakkına sahiptir. Hatta bazı durumlarda, genel zamanaşımı süresi olan on yıllık süre uygulanabilir.   


Hukuk sistemi, bir yandan alıcının haklarını belirli sürelerle sınırlayarak ticari hayatın gerektirdiği istikrarı sağlarken, diğer yandan satıcının kötü niyetli davranışlarına karşı alıcıyı korumayı amaçlayan bir denge kurmaktadır. Yargıtay’ın "sürekli arızalanan ürün" hakkında verdiği emsal karar bu dengenin somut bir örneğidir. Bu kararda, satıcının defalarca onarım yapma girişiminde bulunarak alıcıyı "oyalaması", ağır kusur olarak değerlendirilmiş ve bu durumun zamanaşımı sürelerini hükümsüz kıldığına hükmedilmiştir. Bu, gizli ayıp kavramının sadece teknik bir kusurdan ibaret olmadığını, aynı zamanda satıcının eylemlerini de kapsadığını ve alıcının zaman aşımı süresinin dolmasına yakın bile olsa, satıcının oyalayıcı veya hileli davranışları nedeniyle haklarını yitirmeyeceği yönünde güçlü bir emsal teşkil ettiğini göstermektedir.   



Yargılama Süreci: İspat Yükü, Deliller ve Bilirkişi Raporları


Gizli ayıptan kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklarda, yargılama süreci, ispat yükünün doğru anlaşılmasına ve somut delillerin etkin bir şekilde sunulmasına bağlıdır. Genel kural olarak, bir iddiayı ispat etme yükümlülüğü o iddiayı ileri süren tarafa aittir. Ancak tüketici işlemlerinde bu kurala önemli bir istisna getirilmiştir.   


İspat Yükü ve Deliller

Tüketici, bir malın teslim tarihinden itibaren ilk altı ay içinde ortaya çıkan ayıplar için, ayıbın teslim anında var olduğunu ispat etmek zorunda değildir. Bu durumda, malın ayıpsız olduğunu ispatlama yükü satıcıya geçer. Ancak bu karine mutlak değildir. Satıcı, ayıbın kullanıcı hatasından kaynaklandığını veya malın doğası gereği ortaya çıktığını ispatlayarak bu karineyi çürütebilir. Bu durum, hukuki sürecin sadece kanuni metinleri bilmekle kalmayıp, aynı zamanda teknik bir sorunu doğru şekilde belgeleyip sunma becerisini de gerektirdiğini gösterir.   


Yargılama sürecinde en kritik delil, mahkeme tarafından atanan bilirkişi raporlarıdır. Gizli ayıpların ispatında teknik bilirkişilerin raporu belirleyici bir rol oynar. Bu rapor, ayıbın üretim hatasından mı yoksa kullanıcı hatasından mı kaynaklandığını kesin olarak ortaya koymalıdır. Hukukçu bir bilirkişinin teknik konularda rapor vermesi, Yargıtay kararlarında kabul edilmemektedir.   


Dava sürecinde kullanılacak diğer önemli belgeler arasında, ürünün satın alındığını gösteren fatura veya satış fişi, varsa garanti belgesi, ayıbın tespiti için yetkili servise yapılan başvurulara ilişkin belgeler ve satıcıya gönderilen ihtarnameler yer alır. Dava açılmadan önce, Sulh Hukuk Mahkemesi'ne başvurularak bir "delil tespiti davası" açılması, ayıbın varlığının ve niteliğinin resmi bir raporla tespiti için etkili bir yöntemdir.   



Özel Dedektiflik Faaliyetleri ve Hukuka Aykırı Deliller Sorunu


Araçtaki gizli ayıbı ispatlamak için delil arayışına giren alıcılar, bazen hukuki olmayan yöntemlere başvurabilmektedir. Bu bağlamda, özel dedektiflik hizmetlerinin rolü ve hukuki riskleri büyük önem taşımaktadır.

Türkiye'de Özel Dedektifliğin Hukuki Durumu

Türkiye'de özel dedektiflik, yasal bir meslek olarak düzenlenmemiştir. 1994 yılında çıkarılan 3963 sayılı Özel Dedektiflik Kanun Tasarısı, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından, özellikle kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal etme potansiyeli nedeniyle veto edilmiştir. Bu mesleği icra edenler, yasal bir statüden yoksun olsalar da, faaliyetleri mevcut ceza ve medeni hukuk kanunlarına tabidir ve hukuka aykırı eylemleri suç teşkil edebilir.   


Hukuka Aykırı Delillerin Yargıdaki Yeri

Anayasa'nın 38. maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 189. maddesi, hukuka aykırı yollarla elde edilen delillerin bir vakıanın ispatında dikkate alınamayacağını açıkça belirtir. Bu ilke, hukukun dürüst işlem ilkesinin ve hukuk devletinin gerekliliğinin bir yansımasıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu ise bu durumu daha da katı bir şekilde ele alarak, hukuka aykırı delillerin hükme esas alınmasını mutlak olarak yasaklamaktadır.   


Özel Dedektif Faaliyetlerinin Doğurabileceği Suçlar

Özel dedektifler, delil toplama adı altında, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yer alan çeşitli suçları işleyebilirler. Bunlar arasında en yaygın olanlar şunlardır:

  • Özel Hayatın Gizliliğini İhlal (TCK m. 134): Kişilerin başkaları tarafından bilinmesini istemediği özel hayat alanına girmek suçtur. Görüntü veya seslerin kayda alınması halinde ceza bir kat artırılır. Eş takibi sırasında elde edilen bu tür deliller suç teşkil eder.   


  • Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK m. 132): Kişiler arasındaki gizli haberleşmeleri dinlemek veya kaydetmek suçtur. Telefon mesajlarını okumak veya konuşmaları dinlemek bu suça girer.   


  • Kişisel Verilerin Hukuka Aykırı Olarak Ele Geçirilmesi (KVKK): Kişisel verilerin, ilgili kişinin açık rızası olmadan işlenmesi veya yayılması suç teşkil eder.   


Özel Dedektif Aracılığıyla Elde Edilen Delillerin Hukuki Değeri

Yargıtay, özellikle boşanma davalarında özel dedektifler tarafından çekilen fotoğrafların ve elde edilen kayıtların "hukuka aykırı delil" niteliğinde olduğunu ve kusur tespitinde dikkate alınamayacağını açıkça belirtmiştir. Bu, gizli ayıp davalarında da benzer bir yaklaşım sergileneceğini ima etmektedir. Bir alıcının, hukuki haklarını ispatlamak için hukuka aykırı yollara başvurması, delillerinin mahkemece reddedilmesine  ve hatta kendisinin de cezai bir sorumluluk altına girmesine neden olabilir. Bu durum, alıcının mağduriyetini daha da derinleştirerek, hem maddi kayıp yaşamasını hem de yasal süreçte başının belaya girmesini tetikleyebilir. Gizli ayıbı ispatlama süreci, delil toplama yetkisi olan (örneğin mahkeme kararıyla görevlendirilen) kurumlar aracılığıyla yürütülmelidir.   



Sonuç ve Eylem Tavsiyeleri


Araçta gizli ayıp sorunuyla karşı karşıya kalan bir alıcı için en doğru ve güvenilir yol, yasal prosedürlere tam uyum sağlamak ve hukuki süreci profesyonel bir şekilde yönetmektir. Aşağıda, alıcılar ve satıcılar için duruma göre somut eylem tavsiyeleri sunulmaktadır.


Alıcılar İçin Yol Haritası


  1. Doğru Hukuki Rejimi Belirleyin: Ayıbı tespit ettikten sonra, öncelikle satış işleminin niteliğini (Tüketici, Ticari, Adi) belirlemek gereklidir. Bu, başvurulacak mahkemeyi ve izlenecek prosedürleri tayin etmenizi sağlayacaktır.   


  2. Ayıbı Derhal Bildirin: Gizli ayıp ortaya çıktığı anda, dürüstlük kuralına uygun olarak "hemen" satıcıya bildirimde bulunun. Bu bildirimi, ileride yaşanabilecek uyuşmazlıklarda ispat kolaylığı sağlaması için noter ihtarnamesi veya iadeli taahhütlü mektup gibi yazılı yollarla yapın.   


  3. Delil Tespiti Başvurusu Yapın: Satıcıyla anlaşma sağlanamaması durumunda, zaman kaybetmeden Sulh Hukuk Mahkemesi'ne bir "delil tespiti" davası açarak aracınızdaki ayıbın mahkemece atanacak uzman bilirkişiler tarafından raporlanmasını sağlayın. Bu, davanızın temeli olacak resmi ve hukuka uygun bir kanıt elde etmenizi sağlar.   


  4. Hukuka Uygun Delil Toplayın: Delil arayışında, hukuka aykırı yöntemlerden (casus yazılım, gizli ses/görüntü kaydı gibi) kesinlikle kaçının. Bu tür deliller mahkemede kabul edilmediği gibi, aleyhinize cezai yaptırımlara da yol açabilir.   


  5. Doğru Seçimlik Hakkı Kullanın: Gizli ayıbın niteliğine göre, sözleşmeden dönme, bedel indirimi, ücretsiz onarım veya ayıpsız misliyle değişim haklarından somut olaya en uygun olanı tercih edin. Önemsiz ayıplar için dönme veya değişim talep etmek, davanın reddine ve mali kayıplara neden olabilir.   



Satıcılar İçin Hukuki Risk Yönetimi


  1. Şeffaf Beyan: Bir araç satışında, araçtaki tüm kusurları, özellikle de gizli ayıpları, alıcıya eksiksiz ve yazılı olarak beyan edin. Bu, hukuki sorumluluktan kurtulmanın en güvenilir yoludur. Genel ifadelerden kaçının, somut ve detaylı bir ekspertiz raporu veya noter sözleşmesi hazırlayın.   


  2. Ağır Kusur ve Hileden Kaçının: Ayıbı bilerek gizlemek veya onarım vaadiyle alıcıyı oyalamak, en güçlü hukuki savunmalarınızı (zamanaşımı ve ihbar süreleri) bile geçersiz kılar. 1  Dürüst ve iyi niyetli bir satıcı, olası bir hukuki süreçte her zaman daha güçlü bir konumda olacaktır.   


    Tablo 1: Araç Satışlarında Hukuki Rejimlerin Karşılaştırılması


Hukuki Rejim

Tarafların Statüsü

Ayıp Bildirim Süresi (Gizli Ayıp)

Zamanaşımı Süresi (Genel)

Ağır Kusur/Hile Durumunda Zamanaşımı

İspat Yükü Kuralı

Görevli Mahkeme

Tüketici Hukuku (TKHK)

Tüketici-Satıcı (Galeri, Bayi)

Ayıp öğrenildiğinde derhal (eski düzenleme)

2 yıl    


Uygulanmaz    


İlk 6 ay satıcıda    


Tüketici Mahkemesi    


Ticari Hukuk (TTK)

Tacir-Tacir

8 gün    


2 yıl

Uygulanmaz

Normalde alıcıda    


Asliye Ticaret Mahkemesi    


Adi Satışlar (TBK)

Şahıs-Şahıs

Ayıp öğrenildiğinde derhal    


2 yıl    


Uygulanmaz    


Alıcıda    


Asliye Hukuk Mahkemesi    




Tablo 2: Ayıplı Mala İlişkin Seçimlik Haklar ve Koşulları


Seçimlik Hak

Hukuki Dayanak

Uygulama Koşulları

Sözleşmeden Dönme (Bedel İadesi)

TBK m. 227, TKHK m. 11    


Ayıp, aracın değerini veya kullanım amacını önemli ölçüde azaltmış olmalıdır.   


Ayıp Oranında Bedel İndirimi

TBK m. 227, TKHK m. 11    


Ayıp önemli değilse veya alıcı aracı kullanmaya devam etmek istiyorsa tercih edilir. Yargıtay'ın "nispi metodu" uygulanır.   


Ücretsiz Onarım

TBK m. 227, TKHK m. 11    


Onarımın aşırı masraf gerektirmemesi ve ayıbın giderilmesinin mümkün olması gerekir.   


Ayıpsız Misliyle Değiştirme

TBK m. 227, TKHK m. 11    


Özellikle sıfır araç satışlarında ve ayıbın üretim kaynaklı olduğu durumlarda kullanılır. Satıcının elinde ayıpsız bir benzeri bulunması gerekir.   


Tablo 3: Emsal Yargıtay Kararları ve İçtihat Özetleri


Karar Tarihi/Numarası

Konu

Temel İlke/Karar Özeti

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/13-563 E. 2019/605 K.

Sürekli arızanın gizli ayıp sayılması    


Satıcının oyalayıcı onarım girişimleri ağır kusur sayılmış ve bu durumda zamanaşımı hükümleri uygulanmamıştır.   


Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2014/5798 E. 2014/15694 K.

Fiyatın düşük olmasının ayıbı bilme karinesi olmaması    


Aracın piyasa değerinden düşük fiyata satılmasının, alıcının ayıbı bildiği anlamına gelmeyeceği ve ispat yükünün satıcıda olduğu karara bağlanmıştır.   


Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/4229 E. 2020/5417 K.

Seçimlik hakların kullanımında dürüstlük kuralı    


Tüketicinin haklarını kullanırken, dürüstlük kuralı ve tarafların menfaat dengesi gözetilmelidir.   



Yorumlar


bottom of page