top of page

Hukuk Devleti İlkesi Bağlamında Genel Af Kurumu: Türk Ceza Hukuku ve Cumhuriyet Tarihindeki Uygulamaları Üzerine Kapsamlı Bir Analiz

genel af

1. Giriş: Af Kurumuna Yaklaşım ve Raporun Amacı


Af, devletin ceza verme hakkından feragat ettiği, kamu otoritesine özgü istisnai bir tasarruftur. Hukuk sistemlerinde yeri ve önemi, adaletin sağlanması, toplumsal barışın tesisi ve cezalandırma politikasının yeniden şekillendirilmesi gibi çok yönlü gerekçelere dayanır. Bu rapor, af kurumunun, özellikle de "genel af"ın, Türk hukuk sistemi içindeki teorik ve pratik yerini derinlemesine incelemektedir. Amacımız, sadece genel affın ne olduğunu ve ne zaman çıkarıldığını listelemekle kalmayıp, aynı zamanda her bir af yasasının ardındaki siyasi, sosyal ve ekonomik dinamikleri, kamuoyu üzerindeki etkilerini ve hukuk devleti ilkeleriyle olan karmaşık ilişkisini ortaya koymaktır. Rapor, genel affın hukuki tanımını, Anayasal ve yasal dayanaklarını, tarihsel süreçteki kronolojik gelişimini, çıkarılma gerekçelerini (toplumsal uzlaşma, siyasi kriz yönetimi, cezaevi doluluğu vb.), toplumsal yankılarını ve yol açtığı tartışmaları kapsamlı bir şekilde analiz edecektir.   



2. Af Kurumunun Teorik ve Hukuki Çerçevesi: Genel Afın Tanımı, Türleri ve Hukuki Sonuçları



2.1. Genel Af Nedir? Temel Hukuki Tanım ve Kapsam


Genel af, bir ceza hukuku kurumudur ve Türk hukuk literatüründe “genel af” ile “özel af” olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel af, hem bir fiilin suç niteliğini hem de bu fiil için hükmedilen cezayı tüm hukuki sonuçlarıyla ortadan kaldıran bir yasama işlemi olarak tanımlanır. Bu tanım, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 65. maddesinde yer alan düzenlemeye dayanır. Genel af, sadece mahkûmiyetin sonuçlarını silmekle kalmaz, aynı zamanda fiilin suç olma niteliğini de ortadan kaldırır. Bu işlemle birlikte fail, hukuken "hiç suç işlememiş bir kişi gibi" bir duruma gelir ve adli sicil kaydı silinir.   


Genel af, mahkûmiyet kesinleşmeden önce veya sonra uygulanabilir. Bu, henüz kesin hüküm verilmemiş bir dava aşamasında genel af çıkması durumunda, kamu davasının düşmesine veya mahkeme tarafından "düşme kararı" verilmesine yol açar. Eğer af, kesin hükümden sonra çıkarsa, infaz işlemleri durdurulur ve mahkûmlar serbest bırakılır. Ayrıca, genel af kapsamına giren suçtan dolayı adli sicil kaydı silindiği için, af sonrasında aynı kişinin yeni bir suç işlemesi halinde, genel affa tabi tutulan ceza bu yeni suça ilişkin tekerrür hükümlerine esas teşkil etmez. Genel affın iki çeşidi vardır: belirli suçları işlemiş herkesi kapsayan "toplu genel af" ve ismen belirlenmiş bir veya birden fazla kişiyi kapsayan "bireysel genel af".   



2.2. Genel Af ve Özel Af Arasındaki Temel Farklar


Genel af, kamuoyunda sıklıkla karıştırılan özel af ve infaz düzenlemeleri gibi hukuki kurumlarla temel farklılıklar taşır. Özel af, suçu değil, yalnızca cezayı etkileyen bir işlemdir. Özel af uygulanan kişinin mahkûmiyeti devam eder ve bu mahkûmiyete bağlı hak yoksunlukları genellikle ortadan kalkmaz. Özel af, verilen hapis cezasının infazını sonlandırma, süresini kısaltma veya cezayı daha hafif bir türle (adli para cezası gibi) değiştirme yetkisi verir. Bu af türü, sadece kesin hükümden sonra uygulanabilir ve devam eden bir soruşturma veya kovuşturmayı durdurmaz.   


Fransız hukukunda kullanılan "amnistie" (genel af) ve "grâce" (özel af) terimleri, bu ayrımı daha da netleştirmektedir. Amnisti, hem suçu hem de cezayı ortadan kaldıran ve mahkûmiyete bağlı tüm yasal sonuçları silen, kişilik dışı ve şartsız bir işlemdir. Gras ise, ismen belirlenmiş kişilerin cezasını ortadan kaldıran veya hafifleten, şartlı olabilen ve sadece cezayı etkileyen bir işlemdir. Bu karşılaştırma, genel affın kapsamının çok daha geniş olduğunu ve bir kişiyi hiç suç işlememiş gibi kabul ettiğini, özel affın ise sadece cezanın infazıyla ilgili olduğunu ortaya koymaktadır.   


Tablo 1: Genel Af ve Özel Af Karşılaştırmalı Analizi

Kriter

Genel Af

Özel Af

Suçun Varlığı

Ortadan kalkar    


Kalkmaz    


Mahkumiyetin Sonuçları

Tümden silinir    


Devam eder    


Hukuki Etki

Ceza ve tüm sonuçları ortadan kalkar    


Ceza infazı etkilenir    


Kamu Davasının Durumu

Düşer    


Devam eder, infaz durur    


Adli Sicil Kaydı

Silinir, arşiv kaydına alınır    


Sicil kaydı devam eder    


Tekerrür Hükümleri

Uygulanamaz    


Uygulanabilir    


Yetkili Organ

TBMM (3/5 Çoğunluk)    


TBMM ve Cumhurbaşkanı    


Şartlı Uygulama

Mümkündür    


Mümkündür    



2.3. Anayasal Dayanaklar ve Yetki


Türkiye'de genel ve özel af yetkisi, esas olarak yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) aittir. Anayasa'nın 87. maddesi, TBMM'ye genel ve özel af ilan etme yetkisi vermiştir. Bu yetkinin kullanılabilmesi için TBMM üye tam sayısının beşte üç (53​) çoğunluğunun kabul oyu gereklidir. Bu çoğunluk, mevcut 600 milletvekili üzerinden en az 360 milletvekilinin olumlu oyunu gerektirir ve siyasi partiler arasında bir uzlaşmayı zorunlu kılar.   


Anayasa'nın 104. maddesi ise, Cumhurbaşkanına bireysel ve idari bir özel af yetkisi tanımaktadır. Bu yetki, sürekli hastalık, sakatlık veya kocama gibi nedenlerle belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak için kullanılabilir. Bu yetki, bireysel durumlarla sınırlı olup genel suç gruplarına uygulanamaz.   


Anayasa'nın 169. maddesi, af kurumuna önemli bir hukuki sınırlama getirmektedir. Bu madde gereğince, orman suçları için genel veya özel af çıkarılması yasaktır. Bu yasak, ormanların yakılması, yok edilmesi veya daraltılması gibi fiillerin af kapsamına alınmasını engeller. Bu, hukuki bir zorunluluk olup, ormanların korunmasına yönelik bir kamu politikası tercihi olarak Anayasa'ya işlenmiştir.   



3. Cumhuriyet Tarihinde Genel Af Uygulamaları: Kronolojik İnceleme ve Politik-Sosyal Analiz



3.1. Erken Cumhuriyet Dönemi Afları (1921-1933): Milli Mücadele ve Yeni Devletin Temelleri


Erken Cumhuriyet dönemi afları, savaş sonrası toplumsal barışı ve birliği sağlama amacını taşır. Yeni kurulan devletin halkla bütünleşme çabalarının bir parçası olarak çıkarılan bu yasalar, sadece birer hukuki düzenleme olmaktan öte, derin birer siyasi enstrüman işlevi görmüştür. TBMM'nin ilk genel affı, Milli Mücadele döneminde, 7 Ocak 1922 tarihinde kabul edilmiştir. Bu af, cephedeki insan gücü ihtiyacını karşılama ve savaşın getirdiği travmaların ardından insani bir jest olarak görülmüştür.   


26 Aralık 1923 tarihli genel af ise, Cumhuriyet'in ilanının sevinciyle çıkarılmış ve 29 Ekim 1923'e kadar işlenen suçlara verilen cezaların yarısını affetmiştir. Lozan Antlaşması'na göre "yüzellilikler" olarak bilinen vatan hainleri bu affın dışında tutulmuştur. Bu af yasası, yeni rejimin geçmişin izlerini silerek halkla kucaklaşmasını ve toplumsal birliğin pekiştirilmesini amaçlamıştır.   


26 Ekim 1933 tarihinde çıkarılan Onuncu Yıl Affı, Cumhuriyet'in 10. yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde hayata geçirilen en kapsamlı aflardan biridir. Bu yasanın ardında sadece hukuki gerekçeler bulunmamaktadır. Genç Cumhuriyet, bu af ile sağlam temellere oturduğunu ve kimseden korkusu olmadığını uluslararası alanda gösterebilmeyi hedeflemiştir. Tek Partili rejimin katı uygulamalarının neden olduğu siyasi gerilimi azaltma ve halkla devlet arasında yakınlaşma sağlama aracı olarak kullanılması, bu affın sembolik önemini artırmıştır. Bu dönemdeki afların kronolojisi, onların basit birer hukuki düzenleme olmadığını, aksine siyasi iktidarın toplumsal birleştirici rolünü pekiştirmek için kullandığı birer mesaj niteliğinde olduğunu göstermektedir.   



3.2. Demokratik ve Askeri Müdahale Dönemi Afları (1950-1980): Siyasi Hesaplaşmalar ve Kriz Yönetimi


Bu dönemdeki aflar, genellikle siyasi çalkantıların, darbelerin ve toplumsal kutuplaşmaların doğrudan bir yansımasıdır. 27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonrasında, af kurumunun siyasi bir hesaplaşma aracı olarak kullanıldığı gözlemlenmektedir. Darbeyi yapanlar için af çıkarılırken, iktidardan indirilen Demokrat Parti (DP) üyeleri yargılanmış ve cezalandırılmıştır. 1962 ve 1965 yıllarında DP'lilerin cezalarını hafifleten veya kaldıran aflar çıkarılması, af kurumunun bir ceza adaleti aracı olmaktan çok, siyasi iktidar mücadelesinin bir parçası haline geldiğini göstermektedir. Bu durum, ceza hukukunun siyasi rakipleri cezalandırma ve sonraki dönemde bu cezaları hafifletme için bir araç olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır.   


3 Ağustos 1966 Genel Affı, belirli suçları kapsam dışında bırakmasıyla dikkat çekicidir. Meclis’ten çıkan Af Kanunu'nda, fikir suçları ve TCK 141-142 madde suçluları af kapsamı dışında bırakılırken, vergi ve döviz kaçakçılığı suçları af kapsamına alınmıştır. Bu durum, o dönemin siyasi otoritesinin sistemik ekonomik suçları siyasi eleştirilerden daha az tehlikeli gördüğüne veya ekonomik çıkar gruplarına bir jest yaptığına işaret eder. Bu da af yasalarının salt ahlaki ya da hukuki değil, aynı zamanda pragmatik ve politik hesaplarla şekillendiğini göstermektedir.   


15 Mayıs 1974 Genel Affı ise, Cumhuriyetin 50. yıl dönümü kutlamaları vesilesiyle Bülent Ecevit hükümeti tarafından çıkarılmıştır. Geniş kapsamlı bir af olup, 12 yıl veya daha az hürriyeti bağlayıcı cezalara af getirmiş, daha ağır cezalardan ise 12 yıl indirim yapmıştır. Bu af, cezaevlerindeki doluluk oranlarını ciddi şekilde düşürmesiyle de dikkat çekmektedir.   



3.3. Yakın Tarih Uygulamaları ve Kavram Kargaşası (1990'lar ve 2000'ler): Rahşan Affı ve İnfaz Düzenlemeleri


Yakın dönemdeki af tartışmaları, halkın beklentisi ile hukuki gerçeklik arasındaki en büyük ayrımı gözler önüne sermektedir. 22 Aralık 2000 tarihinde yürürlüğe giren ve kamuoyunda "Rahşan Affı" olarak anılan 4616 sayılı Kanun, cezaevlerindeki doluluğu azaltma amacıyla çıkarılmıştır. Bu yasa, hukuki niteliği itibarıyla bir "şartlı ve toplu özel af" olarak değerlendirilmiştir. Ancak, yasanın adı ve kamuoyundaki algısı farklı olduğu için, bir kanunun isminin veya toplumsal algısının hukuki niteliğini belirlemediği, asıl olanın kanunun getirdiği sonuçlar olduğu görülmüştür.   


Bu düzenleme, cezaevlerindeki doluluğu ciddi şekilde azaltmış olsa da (70 bin kişilik kapasite 40 bine düşmüştür), serbest kalan bazı kişilerin yeniden suç işlemesi, kamu vicdanını yaralayan cinayet ve tecavüz vakalarıyla ilişkilendirilmiştir. Yasanın getirdiği bu olumsuz sonuçlar, hukuki başarının (cezaevlerinin rahatlaması) sosyal bir fiyasko ile sonuçlandığını göstermiştir. Bu olumsuz deneyim, Türkiye'de 2000 yılından bu yana kapsamlı bir ceza affı kanununun çıkarılmamasının ana nedenlerinden biri olabilir. Siyasi irade, kamu vicdanını sarsan suçların af kapsamı dışında tutulması yönünde bir "sessiz mutabakat" geliştirmiş gibi görünmektedir. Bu durum, siyasi kararların kısa ve uzun vadeli toplumsal tepkilere göre nasıl şekillendiğini gösteren bir nedensellik zinciridir.   


Tablo 2: Cumhuriyet Tarihindeki Önemli Af Kanunları ve Gerekçeleri

Yıl

Kanun No/Adı

Gerekçe/Kapsam

Öne Çıkan Özellikler

1922

7 Ocak 1922 Genel Af

Milli Mücadele için insan gücü ihtiyacı ve toplumsal barış

TBMM'nin ilk genel affı, insani ve pratik gerekçeler    


1923

26 Aralık 1923 Genel Af

Cumhuriyetin ilanı, toplumsal birlik ve yeni bir sayfa açma

Lozan Antlaşması gereği "yüzellilikler" dışarıda bırakıldı    


1933

26 Ekim 1933 10. Yıl Affı

Cumhuriyetin 10. yıl dönümü, rejimin gücünü gösterme

Dış politikaya mesaj verme, zimmet ve rüşvet suçları hariç    


1960

26 Ekim 1960 Genel Af

27 Mayıs darbesi sonrası toplumsal ve siyasi ortamı rahatlatma

Darbeyi yapanlar için af, siyasi rakipler için cezalandırma    


1966

3 Ağustos 1966 Genel Af

Siyasi kriz dönemi sonrası denge arayışı

Fikir suçları kapsam dışı, vergi ve döviz kaçakçılığı af içinde    


1974

15 Mayıs 1974 Genel Af

Cumhuriyetin 50. yıl dönümü

12 yıl ve altı cezalara af, daha ağır cezalara indirim    


2000

4616 Sayılı Yasa ("Rahşan Affı")

Cezaevlerindeki aşırı doluluğu azaltma

Hukuken "şartlı ve toplu özel af", kamuoyunda "genel af" olarak tartışıldı    



4. Afların Toplumsal, Siyasi ve Hukuki Analizi



4.1. Hukuk Devleti İlkesi ve Kamu Vicdanı


Af, her ne kadar yasal bir yetki olsa da, hukuk devleti ilkesi ve kamu vicdanı açısından hassas bir dengeyi gerektirir. Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere, af kanunları fiilin suç teşkil eden niteliğini ortadan kaldırmaz ve işlenen olaylar varlıklarını sürdürür. Bu durum, toplumda bir "cezasızlık" algısı yaratabilir ve adalete olan güveni zedeleyebilir. Özellikle terör, cinsel suçlar, cinayet, kadına ve çocuğa yönelik şiddet gibi kamu vicdanını derinden yaralayan suçların genellikle af kapsamı dışında bırakılması yönünde bir eğilim bulunmaktadır. Bu tercih, hukuki bir zorunluluktan öte, toplumsal bir denge ve politik bir karardır ve hukuk sistemine duyulan güvenin korunması açısından kritik öneme sahiptir.   



4.2. Afların Gerekçeleri: Siyasi, Ekonomik ve Sosyal Nedenler


Afların çıkarılma nedenleri, adalet mekanizmasını iyileştirmenin çok daha ötesinde, geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Toplumsal uzlaşma ve barışın tesisi, iç savaşlar veya darbe sonrası dönemlerde toplumu bir araya getirmek ve geçmişin hesaplaşmasını sonlandırmak için başvurulan en önemli gerekçelerden biridir. Ekonomik krizler veya mali bunalımlar sonrasında devletin gelir ihtiyacını karşılamak amacıyla çıkarılan vergi afları da afların ekonomik ve mali gerekçelerine bir örnektir. Cezaevlerindeki aşırı doluluk oranları ise, özellikle 2000'li yıllarda çıkarılan infaz düzenlemeleri ve "Rahşan Affı" gibi yasaların ana pratik gerekçesi olmuştur.   



4.3. Af Sonrası Toplumsal Etkiler ve Tekerrür


Af yasaları, serbest kalan hükümlülerin topluma yeniden entegrasyonu sürecini beraberinde getirir. Ancak bu süreç, özellikle toplumsal destek mekanizmaları yetersizse, yeniden suç işleme (tekerrür) riskini artırabilir. "Rahşan Affı" sonrasında tekerrür vakalarının artması, bu riskin somut bir örneğidir. Serbest kalan bazı kişilerin yeni cinayet ve tecavüz vakalarına karışması, kamuoyunda büyük tepkilere neden olmuş, hukuki bir düzenlemenin sosyal sonuçlarının ne kadar yıkıcı olabileceğini göstermiştir.   



5. Sonuç ve Politika Tavsiyeleri


Genel af kurumu, Türk hukuku ve siyasi tarihindeki çok yönlü rolüyle karmaşık bir olgudur. Af, bir yandan toplumsal barış ve hukuki sistemin rahatlatılması için pragmatik bir araç olmuştur; ancak diğer yandan, özellikle kamu vicdanını yaralayan suçlarda, hukuk devleti ilkelerini ve adalete olan güveni zedeleme potansiyeli taşımaktadır. Af yasaları, basit birer hukuki metin değil, her biri kendi tarihsel döneminin siyasi, sosyal ve ekonomik dinamiklerini yansıtan belgelerdir. Cumhuriyetin erken dönemlerindeki afların ulus inşası ve toplumsal bütünleşme amaçlarına hizmet etmesi, son dönemlerdeki afların ise cezaevlerindeki doluluk ve siyasi hesaplaşmalar gibi daha pragmatik gerekçelere dayanması, bu kurumun zaman içindeki dönüşümünü açıkça göstermektedir.

Gelecekteki af tartışmaları için temel politika önerileri şu ilkeler etrafında şekillenebilir:

  1. Hukuki Netlik: "Af," "infaz düzenlemesi" ve "denetimli serbestlik" gibi kavramlar arasındaki hukuki farkların kamuoyuna daha şeffaf bir şekilde açıklanması, yasa yapma sürecine duyulan güveni artıracaktır.

  2. Hassas Denge: Toplumsal uzlaşma ihtiyacı ile kamu vicdanını koruma zorunluluğu arasında hassas bir denge kurulmalıdır. Kamuoyunun tepkisini çeken suç türlerinin yasal güvencelerle af kapsamı dışında tutulması, adalete olan güveni pekiştirecektir.

  3. Hukuki ve Sosyal Entegrasyon: Af kararları, serbest kalan kişilerin topluma yeniden entegrasyonunu destekleyecek güçlü sosyal politikalarla birlikte yürütülmelidir. Sosyal destek mekanizmaları olmaksızın atılacak adımlar, tekerrür riskini artırarak toplumsal huzursuzluğa neden olabilir.

  4. Anayasal Zorunluluklar: Anayasal istisnalara (orman suçları gibi) sıkı bir şekilde uyulmalı ve bu ilke, siyasi tartışmaların dışında tutulmalıdır.

Sonuç olarak, genel af sadece bir ceza hukuku meselesi değil, aynı zamanda siyaset bilimi, sosyoloji ve kamu politikası alanlarını kesen çok boyutlu bir olgudur. Etkili bir af politikası, yalnızca cezalandırmaktan vazgeçmekle kalmamalı, aynı zamanda hukuki düzeni, toplumsal barışı ve kamu vicdanını koruyan kapsamlı bir vizyonla desteklenmelidir.

Yorumlar


bottom of page