top of page

İnşaatlarda Gizli Ayıp Tespiti ve Hukuki Süreçler: Kapsamlı Uzman Raporu

inşaatlarda gizli ayıp

I. Giriş: İnşaat Hukukunda Gizli Ayıp Kavramına Genel Bakış


İnşaat ve gayrimenkul sektöründe, satış veya yapım süreçlerinin tamamlanmasının ardından ortaya çıkan kusurlar, alıcılar veya iş sahipleri için ciddi hukuki sorunlara yol açabilmektedir. Bu sorunların başında ise "ayıplı ifa" kavramı gelmektedir. Hukuk sistemimizde ayıp, Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) gibi yasal düzenlemelerle ele alınmaktadır. Ayıp, temel olarak, satılan veya yapılan bir eserin, sözleşmede kararlaştırılan veya objektif olarak sahip olması beklenen nitelikleri taşımaması olarak tanımlanır. Bu nitelik eksikliği, malın kullanım amacını, değerini veya alıcının ondan beklediği faydayı önemli ölçüde azaltan veya tamamen ortadan kaldıran bir durumdur. Ayıp kavramı, yalnızca fiziki eksikliklerle sınırlı olmayıp, maddi, hukuki ve ekonomik olmak üzere üç ana başlık altında incelenmektedir.

Maddi ayıp, bir konutun fiziki yapısındaki kusurları ifade eder. Örneğin, bina temelindeki çatlaklar, düşük dayanımlı beton kullanımı, hatalı su yalıtımı veya elektrik tesisatındaki uygunsuz döşeme gibi yapının fiziksel bütünlüğünü veya işlevselliğini doğrudan etkileyen durumlar maddi ayıp kapsamına girer. Hukuki ayıp ise, maldan beklenen faydanın yasal kısıtlamalar nedeniyle elde edilememesidir. Bu, konutun imar planına aykırı yapılması, yapı ruhsatı veya iskan izninin bulunmaması gibi durumları kapsar. Son olarak, ekonomik ayıp, malın iktisadi vasıflarında meydana gelen eksikliklerdir. Örneğin, bir kalorifer kazanının ısıtma kapasitesinin üzerinde yazılı değerden daha düşük olduğunun tespit edilmesi ekonomik bir ayıp olarak değerlendirilebilir.

Bu raporun temel konusunu oluşturan "gizli ayıp" ise, ayıplı ifanın en karmaşık türlerinden biridir ve "açık ayıp"tan net bir şekilde ayrılması gerekir.


A. İnşaatlarda Gizli Ayıp Tespiti - Açık Ayıp Tespiti


Hukuk pratiğinde, ayıplar "açık ayıp" ve "gizli ayıp" olmak üzere iki temel kategoriye ayrılmaktadır. Bu ayrım, alıcının haklarını kullanma süreleri ve yükümlülükleri açısından hayati önem taşır.

  • Açık Ayıp: Açık ayıp, bir malın veya eserin teslimi sırasında, ortalama bilgi ve dikkat düzeyine sahip bir alıcının (vasat alıcı) basit bir gözden geçirme (muayene) ile kolayca fark edebileceği kusurlardır. İnşaat bağlamında, bir dairenin boyasındaki belirgin kusurlar, kapısındaki yırtıklar veya kırık camlar açık ayıplara örnek teşkil eder. Alıcının, bu tür ayıpları teslim aldıktan sonra Türk Borçlar Kanunu kapsamında "uygun bir süre" içinde, Tüketici Hukuku kapsamında ise genellikle 30 gün içinde bildirmesi gerekir. Aksi takdirde, eseri bu haliyle kabul etmiş sayılır ve bu ayıplardan doğan haklarını kaybeder.

  • Gizli Ayıp: Gizli ayıp ise, ilk bakışta veya olağan bir gözden geçirmeyle anlaşılamayan, ancak malın kullanılmasıyla veya zamanla ortaya çıkan, çoğu zaman teknik bir inceleme gerektiren kusurlardır. Bu ayıpların tespiti, bir uzmanın bilgi ve tecrübesini gerektirebilir. Yargıtay içtihadı da bu tanımı desteklemekte, gizli ayıbı "kullanma ile ortaya çıkan veya yüklenici tarafından gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar" şeklinde tanımlamaktadır.

İnşaat sektörüne özgü gizli ayıplara dair çeşitli örnekler bulunmaktadır. Bir binanın temelinde sonradan ortaya çıkan çatlaklar , yapının statik projesine aykırı inşa edilmesi, eksik veya hatalı su ve ses yalıtımı  gibi kusurlar gizli ayıp olarak kabul edilir. Düşük kaliteli malzeme kullanımı veya elektrik tesisatındaki teknik yeterliliklere aykırı döşemeler de bu kapsamdadır. Bu durumlar, yapının değerini ve güvenliğini zamanla tehlikeye atabileceği için alıcının haklarını koruması büyük önem taşır.


II. Hukuki Dayanaklar, Sorumluluk ve Sözleşmesel İlişkiler


İnşaatlarda gizli ayıplardan doğan sorumluluk, taraflar arasındaki hukuki ilişkiye göre Türk Borçlar Kanunu (TBK) veya Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) hükümlerine tabi olabilir. Bu ayrım, davanın türünü, görevli mahkemeyi ve alıcının sahip olduğu hakların kapsamını doğrudan etkilemektedir.


A. Türk Borçlar Kanunu (TBK) Kapsamında Sorumluluk


TBK, genel olarak satış ve eser sözleşmelerinden doğan ayıp sorumluluğunu düzenlemektedir. Bu kanuna göre, satıcı veya yüklenici, sattığı veya yaptığı eserdeki ayıplardan, bu ayıpları bilmese dahi sorumludur. Eser sözleşmeleri, yani bir yüklenicinin (müteahhit) bir eser (bina, konut) meydana getirmeyi üstlendiği sözleşmeler, TBK hükümlerine tabidir. Yüklenicinin en temel borcu, eseri sözleşmeye uygun ve ayıpsız bir şekilde tamamlayarak iş sahibine teslim etmektir. Eserin ayıplı olması halinde, yüklenicinin bu sorumluluktan kurtulması için ayıbın iş sahibinden kaynaklandığını ispat etmesi veya sözleşmede bu yönde bir sorumsuzluk anlaşması yapılması gerekir.


B. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) Kapsamında Sorumluluk


6502 sayılı TKHK, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişileri "tüketici" olarak tanımlar ve onları korumayı amaçlar. Bu kanun, tüketici işlemlerindeki ayıplardan doğan sorumluluğu daha detaylı bir şekilde düzenlemektedir. Ancak, inşaat hukuku bağlamında, özellikle "arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri"nde alıcının/iş sahibinin tüketici sıfatına sahip olup olmadığı tartışmalı bir konudur.

  • Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri: Yargıtay'ın önceki kararlarında, arsa sahibinin amacının kullanmak için konut edinmek değil, arsasını değerlendirmek olduğu gerekçesiyle bu kişilerin tüketici sayılamayacağı ve uyuşmazlıkların Asliye Hukuk Mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiği yönünde görüşler bulunmaktadır. Ancak, Yargıtay'ın yeni içtihatları ve doktrindeki baskın görüş, bu yaklaşıma karşı çıkmaktadır. Zira, arsasını vererek konut edinmek isteyen bir kişi ile bedelini ödeyerek konut satın alan bir kişi arasında TKHK'nın koruma amacı açısından bir fark yaratılmasının kanunun ruhuna aykırı olduğu savunulmaktadır. Arsa sahibi, kendi veya yakınlarının kullanımı için konut edinme amacıyla hareket ettiğinde, bu durum tüketici işlemi olarak kabul edilmelidir. Bu ayrım, davanın tüketici mahkemesinde mi yoksa asliye hukuk mahkemesinde mi görüleceğini belirlemesi açısından kritik bir noktadır.


C. Sorumsuzluk Anlaşmalarının Geçersizliği ve Ağır Kusur


Bir satıcı veya yüklenicinin, sözleşmeye "satılanı mevcut haliyle kabul ediyorum" veya "ayıplardan sorumlu değildir" gibi genel ibareler eklemesi, sorumluluğu tamamen ortadan kaldırmaz. Hukuk, alıcının haklarını bu şekilde peşinen devredemeyeceği ilkesine dayanır.

Bu konuda en önemli istisna, satıcının veya yüklenicinin ayıbı "ağır kusur" veya "hile" ile gizlemesidir. Bu durumda, ayıptan sorumluluğu sınırlayan veya kaldıran her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. Yargıtay içtihadı da bu yöndedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, satıcının ayıbı ağır kusur veya hile ile gizlemesi halinde, alıcının ihbar süreleri ve zamanaşımı hükümleri ile bağlı olmaksızın haklarını kullanabileceğini belirtmiştir. Bu durum, satıcının kötü niyetli davranışının alıcı aleyhine sonuç doğurmasını engellemeyi amaçlayan bir koruma mekanizmasıdır.


III. Gizli Ayıpların Tespiti ve İspat Yöntemleri


Gizli ayıpların varlığını kanıtlamak, hukuki süreçte alıcının en önemli yükümlülüğüdür. Bu süreç, usulüne uygun bir bildirimle başlar ve teknik delillerle desteklenerek sürdürülür.


A. İhbar Külfeti (Bildirim Yükümlülüğü)


Gizli ayıp fark edildiği anda alıcının, durumu "derhal" veya "dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede" satıcıya bildirmesi zorunludur. Bu yükümlülük yerine getirilmezse, alıcı malı ayıbıyla birlikte kabul etmiş sayılır ve haklarını kaybeder. Bildirimin şekli için kanunen bir zorunluluk bulunmamaktadır. Sözlü olarak dahi yapılabilir. Ancak, ispat kolaylığı sağlaması ve ileride yaşanabilecek uyuşmazlıklarda alıcının elini güçlendirmesi açısından noter aracılığıyla ihtarname çekilmesi veya iadeli taahhütlü mektup gönderilmesi en güvenli yöntemdir.

Bildirim yapılırken, ayıbın türü, yeri ve niteliği gibi unsurların somut ve açık bir şekilde belirtilmesi gerekir. Yalnızca genel bir memnuniyetsizlik ifadesi, ihbar külfetinin yerine getirilmesi için yeterli görülmez.


B. Delil Tespiti ve Bilirkişi Raporunun Rolü


Hukuki süreçte en önemli delil kaynaklarından biri, bilirkişi raporlarıdır. Gizli ayıpların teknik niteliği gereği, bir uzman raporu olmadan davayı kazanmak neredeyse imkansızdır. Bu nedenle, alıcılar dava açmadan önce veya dava sürecinde "delil tespiti" talebinde bulunabilirler.

  • Delil Tespiti Davası: Dava açılmadan önce, gizli ayıpların varlığını ve niteliğini hukuki olarak tespit ettirmek amacıyla Sulh Hukuk Mahkemesi'nde "delil tespiti" davası açılabilir. Bu dava sonucunda elde edilen bilirkişi raporu, esas davada güçlü bir delil olarak kullanılır. Hatta delil tespiti raporuna dayanarak açılan davaların seyri açısından bu raporlar kritik rol oynamaktadır.

  • Bilirkişi Raporunun İçeriği: Mahkeme, gizli ayıbın kaynağının imalat hatası mı yoksa kullanıcı hatası mı olduğunu, ayıbın türünü (gizli/açık) ve ayıbın niteliğini (önemli/önemsiz) belirlemek için alanında uzman bilirkişi heyetine başvurur. Yargıtay, bir hukukçunun teknik bir konuda bilirkişi olarak görüş bildirmesini ve bu beyana dayanarak karar verilmesini hukuka aykırı bulmaktadır. Bu nedenle, bilirkişi heyetinin inşaat mühendisleri, mimarlar gibi teknik uzmanlardan oluşması hayati önem taşır.


C. Teknik İspat Yöntemleri


İnşaatlardaki gizli ayıpları ispatlamak için çeşitli teknik yöntemler kullanılmaktadır:

  • Karot Testi: Bu test, binanın taşıyıcı sisteminden silindirik beton numuneleri alınarak laboratuvar ortamında betonun basınç dayanımının ölçülmesidir. Statik projede öngörülen beton kalitesi ile binada kullanılan beton kalitesi arasındaki uyumsuzluk, bu testle kesin olarak tespit edilebilir. Bu test, özellikle binanın yapısal güvenliğini etkileyen temel çatlakları veya düşük kaliteli beton kullanımı gibi gizli ayıpların ispatlanmasında vazgeçilmezdir.

  • Termal Kamera ile Tespit: Su sızıntısı ve yalıtım sorunları, binanın fiziksel yapısına zarar vermeden termal kameralar aracılığıyla tespit edilebilir. Termal kameralar, yüzey sıcaklıklarındaki farklılıkları renkli görüntülerle yansıtarak su kaçağının kaynağını belirlemeye yardımcı olur. Bu tahrip edici olmayan yöntem, hem zamandan hem de maliyetten tasarruf sağlar.

Gizli Ayıp Türü

Olası Nedenler

İspat Yöntemleri ve Belgeler

Hatalı Su Yalıtımı

Proje veya malzeme hatası, kötü işçilik

Termal kamera, nem ölçer, bilirkişi raporu

Yapısal Zayıflık

Düşük kaliteli beton, statik proje hatası

Karot testi, demir donatı tespiti, bilirkişi raporu

Hatalı Tesisat

Uygun olmayan boru hattı, yanlış montaj

Termal kamera, basınç testi, bilirkişi raporu

Hukuki Ayıp

Yapı ruhsatı/iskan eksikliği, imar aykırılığı

Resmi belgeler (tapu, ruhsat), belediye kayıtları, bilirkişi raporu

E-Tablolar'a aktar

Hukuki süreçte, yasalara uygun yollarla delil toplamak büyük önem taşır. Özel dedektiflik gibi yasal zemini olmayan ve kişisel verilerin korunması kanunlarına (KVKK) aykırı faaliyetler, elde edilen delillerin mahkemede kullanılamamasına yol açar. Bu nedenle, delil tespiti için mahkeme kanalıyla hareket etmek, hukuka uygun ve güvenli bir yaklaşımdır.


IV. Gizli Ayıp Halinde Alıcının Seçimlik Hakları


Gizli ayıp tespiti ve ispatı yapıldıktan sonra, alıcının hukuki haklarını kullanmak için başvurabileceği çeşitli yollar mevcuttur. Bu haklar, TBK ve TKHK'da benzer şekilde düzenlenmiştir.


A. Alıcının Seçimlik Hakları


Alıcı, gizli ayıp nedeniyle satıcıya veya yükleniciye karşı aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:

  1. Sözleşmeden Dönme (Bedel İadesi): Alıcı, ayıplı eseri iade etmeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeyi feshedebilir ve ödediği bedelin iadesini talep edebilir. Bu hak, ayıbın eseri kullanılamaz hale getirecek veya kabule zorlanamayacak ölçüde önemli olduğu durumlarda kullanılabilir. Yargıtay'a göre, alıcı, güvenini sarsan ayıplar için bu hakkı kullanmakta hakkaniyetlidir.

  2. Ayıp Oranında Bedel İndirimi: Eğer ayıp, sözleşmeden dönmeyi haklı kılacak kadar önemli değilse, alıcı eseri alıkoyup ayıptan kaynaklanan değer kaybının satış bedelinden indirilmesini isteyebilir. Bu indirim, genellikle "orantılı metot" ile hesaplanır. Bu yöntemde, eserin ayıpsız ve ayıplı haldeki rayiç değerleri arasındaki oran, satış bedeline uygulanarak indirim miktarı belirlenir.

  3. Ücretsiz Onarım: Alıcı, aşırı bir masraf gerektirmediği sürece, tüm masrafları satıcıya ait olmak üzere eserin ücretsiz onarılmasını talep edebilir.

  4. Misliyle Değiştirme: Bu hak, ayıplı malın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini talep etme hakkıdır. Ancak inşaat gibi taşınmaz mallarda bu hak, "imkan varsa" şartına bağlı olduğu için pratik olarak nadiren uygulanabilir. Bir binanın tamamen yıkılıp yenisinin yapılmasını talep etmek, çoğu durumda "aşırı bir masraf" ve "orantısız güçlük" olarak değerlendirilebilir.


B. Seçimlik Hakların Sınırları ve Önemi


Seçimlik hakların kullanımı belirli sınırlamalara ve sonuçlara tabidir. Alıcı, haklarını kullanırken iyi niyet kurallarına uygun davranmalı ve durumu haklı kılacak şekilde talepte bulunmalıdır. Örneğin, çok küçük bir ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme talebi, hakim tarafından reddedilebilir. Bu durumda hakim, duruma göre bedel indirimi veya onarıma karar verebilir.

Ayrıca, alıcının bir hakkı kullanması diğer haklarını ortadan kaldırabilir. Örneğin, ücretsiz onarım talebi kabul edilip onarım başarılı bir şekilde tamamlandığında, alıcı artık malın iadesini veya misliyle değişimini talep edemez. Bu durum, alıcının hukuki sürece başlamadan önce bir avukattan danışmanlık almasının ve haklarını stratejik bir şekilde belirlemesinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.


V. Gizli Ayıpta Zamanaşımı Süreleri ve Özel Durumlar


Gizli ayıplarla ilgili davaların, kanunla belirlenen zamanaşımı süreleri içinde açılması gerekmektedir. Ancak, bu sürelere istisnalar da bulunmaktadır.


A. Genel Zamanaşımı Süreleri


  • Eser Sözleşmeleri (İnşaat): Türk Borçlar Kanunu'nun 478. maddesi uyarınca, taşınmaz yapılardaki ayıplardan doğan davalar, eserin "teslim tarihinden itibaren 5 yıl" içinde zamanaşımına uğrar.

  • Diğer Satışlar: Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da ve Türk Borçlar Kanunu'nda, taşınır malların ayıplarından doğan davalar için teslim tarihinden itibaren 2 yıllık bir zamanaşımı süresi öngörülmüştür.

Bu zamanaşımı sürelerinin en kritik özelliği, gizli ayıbın alıcı tarafından ne zaman öğrenildiğine bakılmaksızın, teslim tarihinden itibaren işlemeye başlamasıdır. Örneğin, bir binayı teslim aldıktan 6 yıl sonra bir ayıp ortaya çıkarsa ve bu ayıp ağır kusurla gizlenmemişse, alıcının dava açma hakkı zamanaşımına uğramış olur.


B. Ağır Kusur ve Hile ile Gizleme Durumunda Zamanaşımı


Zamanaşımı sürelerinin en önemli istisnası, satıcının veya yüklenicinin ayıbı ağır kusur veya hile ile gizlemesidir. Bu durumda, yasal zamanaşımı süreleri uygulanmaz. Yargıtay'ın eser sözleşmeleri (inşaat) için bu durumda zamanaşımı süresini

20 yıl olarak belirlediği içtihatlar bulunmaktadır.

Bu kural, satıcının kötü niyetli davranışının alıcı aleyhine sonuç doğurmasını engellemek için getirilmiştir. Yargıtay, bir arızanın defalarca tamir edilmeye çalışılmasına rağmen giderilememesi ve bu durumun tüketiciyi oyalama amacı taşıması halinde, bu durumu da ağır kusur olarak kabul etmiştir. Bu içtihadın inşaat hukukuna uygulanması, müteahhidin bir su sızıntısını veya yalıtım sorununu sürekli olarak yüzeysel tamiratlarla geçiştirmesinin, alıcının zamanaşımı süresi dolduktan sonra bile dava açabilmesini sağlayabileceği anlamına gelmektedir. Bu durum, alıcının haklarının korunması için son derece güçlü bir mekanizmadır.


VI. Hukuki Süreç ve Pratik Öneriler


Gizli ayıplarla ilgili bir hukuki süreç, doğru adımların atılmasını gerektirir. Alıcının hak kaybına uğramaması için atması gereken adımlar, dava öncesi ve dava süreci olarak ikiye ayrılabilir.


A. Dava Öncesi Süreç: Arabuluculuk ve İhbar


  • Arabuluculuk: Tüketici Mahkemelerinde dava açmadan önce, uyuşmazlığın çözümü için arabulucuya başvurmak zorunlu bir dava şartıdır. Bu süreç, taraflar arasında uzlaşma sağlanması ve davanın daha hızlı ve düşük maliyetle sonuçlanması için bir fırsat sunar.

  • İhtarname Çekme: Gizli ayıbı fark eden alıcı, derhal noter aracılığıyla bir ihtarname çekerek durumu satıcıya veya yükleniciye bildirmelidir. İhtarnamede, ayıbın ne olduğu, nerede bulunduğu ve alıcının seçimlik haklarından hangisini kullanmak istediği açıkça belirtilmelidir.


B. Dava Süreci: Görevli ve Yetkili Mahkeme


  • Görevli Mahkeme: Uyuşmazlığın niteliğine göre görevli mahkeme değişir. Eğer alıcı tüketici sıfatına sahipse (ticari veya mesleki olmayan amaçla konut edinmişse), görevli mahkeme Tüketici Mahkemeleridir. Aksi takdirde, yani ticari bir amaçla veya arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gibi tüketici işlemi sayılmayan durumlarda, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir.

  • Yetkili Mahkeme: Dava, kural olarak davalının (satıcı veya yüklenici) yerleşim yeri mahkemesinde açılır. Ancak, tüketici işlemlerinde tüketicinin kendi yerleşim yeri mahkemesinde de dava açma yetkisi vardır.


C. Sonuç ve Öneriler


İnşaatlarda gizli ayıp tespiti, teknik bilgi ve hukuki uzmanlık gerektiren karmaşık bir süreçtir. Gizli ayıplarla karşılaşan alıcılar için en önemli adımlar şunlardır:

  1. Hukuki Danışmanlık Almak: Olası hak kayıplarını önlemek ve süreci doğru yönetmek için konunun uzmanı bir avukattan hukuki destek alınmalıdır.

  2. Delilleri Toplamak ve Belgelendirmek: Ayıbın varlığını ve niteliğini ispatlamak için yetkili servis raporları, teknik bilirkişi raporları ve uzmanlık raporları gibi delillerin toplanması gerekir. Özellikle noter ihtarnamesi ve tüm yazışmalar titizlikle saklanmalıdır.

  3. Zamanaşımı Sürelerine Dikkat Etmek: Genel zamanaşımı süreleri (taşınmazlarda 5 yıl) çok önemlidir. Ancak, satıcının veya yüklenicinin ağır kusuru veya hilesi varsa bu sürelerin uygulanmayacağı bilinmelidir.

  4. Seçimlik Hakları Doğru Kullanmak: Hukuki süreç başlamadan önce, ayıbın niteliğine göre hangi seçimlik hakkın (sözleşmeden dönme, bedel indirimi, ücretsiz onarım) daha uygun olacağı belirlenmelidir. Yanlış bir hak seçimi, alıcının menfaatini zedeleyebilir. Özellikle inşaat gibi taşınmaz mallarda misliyle değiştirme hakkı, pratik nedenlerle sınırlı bir hak olarak değerlendirilmelidir.

Bu süreç, alıcının aktif ve bilinçli bir şekilde haklarını takip etmesini gerektirir. Tüm bu adımların doğru bir şekilde atılması, gizli ayıp mağduriyetlerinin giderilmesi ve hukuki güvencenin sağlanması için hayati önem taşımaktadır.

Comments


bottom of page