top of page

Makineden Kaynaklı Gizli Ayıp Tespiti Üzerine Kapsamlı Rapor

gizli ayıp tespiti

I. Giriş: Ayıp Kavramının Hukuki Temeli ve Kapsamı


Bir malın satın alınması ve teslimi sürecinde, alıcının beklentilerini karşılamaması durumu, hukuki terminolojide “ayıp” olarak adlandırılır. Ayıp, satılanın, sözleşmede kararlaştırılan veya objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı bir ifa teşkil etmesidir. Bu durum, malın kullanım amacını ve alıcının ondan beklediği faydaları önemli ölçüde azaltır veya tamamen ortadan kaldırır. Ayıptan doğan sorumluluk, satıcının kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın ortaya çıkan bir sorumluluk türüdür.   


Hukuk sistemimizde ayıp, genellikle üç ana kategoride incelenir:

  • Açık Ayıp: Malın teslimi anında, basit bir gözden geçirme ve kontrolle kolayca fark edilebilen kusurlardır. Gözle görülür bir hasar, kırık veya çizik açık ayıplara örnek teşkil eder.   


  • Gizli Ayıp: Malın ilk bakışta görülemeyen ve normal kullanımı sırasında ortaya çıkan kusurlarıdır. Bu tür ayıplar, çoğu zaman teknik ve uzmanlık gerektiren bir inceleme sonucunda tespit edilebilir. Bu raporun ana konusunu oluşturan makine arızaları ve üretimden kaynaklanan içsel kusurlar, gizli ayıp kapsamında değerlendirilir.   


  • Hukuki Ayıp: Malın fiziki bir kusuru olmamasına rağmen, hukuki bir kısıtlama veya engel nedeniyle maldan tam olarak yararlanılamaması durumudur.   


Gizli ayıbın tespiti ve hukuki süreci, malın alım satımının hangi hukuki çerçeveye tabi olduğuna göre büyük farklılıklar gösterir. Bu nedenle, olası bir mağduriyet durumunda ilk adım, işlemin tüketici işlemi mi yoksa ticari bir satış mı olduğunu belirlemektir.

  • Tüketici İşlemi: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişilerin yaptığı işlemlerdir. Bu işlemlere 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) hükümleri uygulanır.   


  • Ticari İşlem: Her iki tarafın da tacir olduğu ve işlemin ticari işletmeleriyle ilgili olduğu alım satımlardır. Bu durumlarda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümleri esas alınır.   


  • Genel Hükümler: Tarafların tacir olmadığı veya işlemin ticari amaç taşımadığı hallerde ya da TKHK ve TTK'da özel bir hüküm bulunmayan durumlarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) uygulanır.   


Bu temel ayrım, ispat yükünden ihbar sürelerine, hak arama yollarından zamanaşımına kadar tüm sürecin seyrini belirler.


II. Gizli Ayıbın İspatı ve İhbar Yükümlülüğü



2.1. İspat Yükü ve Hukuki Karineler


Gizli ayıbın hukuki süreçte ispatı, her somut olaya göre farklılık göstermekle birlikte, temel prensipler çerçevesinde ilerler. Hukuk sistemimizde iddia sahibinin iddiasını ispatlaması esastır. Ancak, tüketici hukukunda bu kural, tüketiciyi koruma amacı güden önemli bir karine ile yumuşatılmıştır.   


6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 10. maddesi, tüketici aleyhine olan ispat yükünü ortadan kaldırarak, malın teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu yönünde bir hukuki karine oluşturmaktadır. Bu karine, tüketicinin elini güçlendiren ve satıcıya karşı bir avantaj sağlayan en kritik hususlardan biridir. Zira bu altı aylık süre içinde malın ayıplı olmadığını ispatlama yükümlülüğü tamamen satıcıya aittir. Bu, makine gibi karmaşık bir üründe, tüketicinin teknik bilgi eksikliğini telafi eden ve onu savunmasız bırakmayan bir mekanizmadır. Bu karine, malın doğasıyla veya ayıbın niteliğiyle bağdaşmıyorsa uygulanmayabilir; örneğin, kullanım hatasından kaynaklanan bir hasar durumunda hâkim, ispat yükünün yine tüketiciye ait olduğuna karar verebilir.   


İlk altı aylık sürenin geçmesi halinde ise ispat yükü yeniden tüketiciye geçer ve tüketici, ayıbın malın kendisine teslim edildiği anda var olduğunu, yani üretimden kaynaklı bir kusur olduğunu kanıtlamakla yükümlü hale gelir.   



2.2. Gizli Ayıbın İspat Yöntemleri ve Gereken Belgeler


Gizli ayıbın ispatı, genellikle teknik ve uzmanlık gerektiren bir alandır. Dolayısıyla hukuki süreçlerde en güçlü kanıt, bağımsız bir bilirkişi raporudur.   


  • Bilirkişi Raporu: Dava aşamasında mahkeme, makinenin türüne göre (örneğin makine mühendisi veya elektrik/elektronik mühendisi) uzman bir bilirkişi heyeti atayarak, ayıbın üretimden mi yoksa alıcının kullanımından mı kaynaklandığını tespit ettirir. Bu rapor, yargılamanın seyrini belirleyen en temel kanıtlardan biridir.   


  • Delil Tespiti Davası: Ana davadan önce, gizli ayıbın varlığını ve niteliğini resmi olarak tespit ettirmek amacıyla sulh hukuk mahkemesinde bir delil tespiti davası açılabilir. Bu davanın sonucunda elde edilen bilirkişi raporu, asıl davada güçlü ve somut bir delil olarak kullanılabilir.   


  • Toplanması Gereken Belgeler: Hukuki süreçte iddiayı desteklemek için toplanması gereken belgeler şunlardır:

    • Satın alma faturası veya satış fişi.   


    • Varsa garanti belgesi.   


    • Teknik servise yapılan başvuruların ve onarım girişimlerinin tüm kayıtları ve belgeleri.   


    • Ayıbın niteliğini gösteren fotoğraflar veya video kayıtları.   


    • Satıcıya gönderilen yazılı bildirimlerin kopyaları (noter ihtarnamesi veya iadeli taahhütlü mektup gibi).   



2.3. Ayıp İhbarı: Süreler ve Usulün Önemi


Ayıbın hukuki olarak geçerli bir şekilde bildirimi, alıcının haklarını korumak için hayati önem taşır. Bu süreler, tüketici ve ticari işlemler arasında farklılık gösterir.

  • Ticari İşlemlerde İhbar Süresi: Türk Ticaret Kanunu'na tabi ticari alım satımlarda, gizli ayıp için yasal ihbar süresi, ayıbın tespitinden itibaren sekiz gündür. Bu süre, hak düşürücü bir süredir; yani bu süreye uyulmaması halinde alıcı, ayıptan doğan haklarını kaybeder.   


  • Tüketici İşlemlerinde İhbar Süresi: Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da gizli ayıp için özel bir süre belirtilmemiştir. Ancak genel hükümler gereğince ayıbın fark edilmesi üzerine derhal satıcıya bildirilmesi zorunluluğu vardır. Bu "derhal" ifadesi, Yargıtay tarafından her somut olayın özelliklerine göre değerlendirilen esnek bir kavramdır.   


İhbarın belirli bir şekle bağlı olmadığı (sözlü de yapılabilir) Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilmiş olsa da , ispat kolaylığı ve hukuki kesinlik açısından yazılı ve kayıt altına alınabilir bir yöntemle (noter aracılığıyla ihtarname veya iadeli taahhütlü mektup) yapılması en doğru yaklaşım olacaktır. Bu bildirimde, ayıbın niteliği açık ve somut bir şekilde ifade edilmelidir.   


Aşağıdaki tablo, tüketici ve ticari satışlar arasındaki kritik hukuki farklılıkları özetlemektedir:

Özellik

Tüketici Satışları (TKHK)

Ticari Satışlar (TTK/TBK)

Yasal Dayanak

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu

İspat Yükü

İlk 6 ay içinde ayıp ortaya çıkarsa ispat yükü satıcıdadır; aksi durumda tüketicidedir.   


İspat yükü, malın teslimi anında ayıplı olduğunu kanıtlamak suretiyle alıcıya aittir.

Gizli Ayıp İhbar Süresi

Ayıp fark edildiği andan itibaren derhal bildirilmelidir.   


Ayıp fark edildiği andan itibaren sekiz gün içinde bildirim zorunludur.   


Zamanaşımı Süresi

Kural olarak 2 yıl. Ağır kusur veya hile varsa süre işlemez.   


Kural olarak 2 yıl. Ağır kusur veya hile varsa süre işlemez.   



III. Gizli Ayıp Durumunda Alıcının Seçimlik Hakları ve Uygulama Şartları


Gizli ayıp tespiti yapıldığında, alıcının hukuken kullanabileceği dört temel seçimlik hak bulunur :   


  1. Sözleşmeden Dönme: Alıcı, malı iade etmeye hazır olduğunu bildirerek, ödediği satış bedelinin tamamının geri iadesini talep edebilir. Bu hak, ayıbın malın kullanım amacını ve beklenen faydayı önemli ölçüde azalttığı veya tamamen ortadan kaldırdığı durumlarda geçerlidir.   


  2. Ayıp Oranında Bedel İndirimi: Alıcı, ayıplı malı elinde tutarak, ayıbın neden olduğu değer kaybı oranında satış bedelinde indirim yapılmasını isteyebilir. Yargıtay uygulaması, bu indirimin hesaplanmasında "nispi metot" adı verilen yöntemi benimsemektedir. Bu yöntemde, malın ayıpsız değeri ile ayıplı değeri arasındaki oran, satış bedeline uygulanarak indirim miktarı belirlenir.   


  3. Ücretsiz Onarım: Eğer ayıbın giderilmesi aşırı bir masraf gerektirmiyorsa, alıcı tüm masrafların satıcıya ait olmak üzere malın ücretsiz olarak onarılmasını talep edebilir.   


  4. Ayıpsız Misliyle Değiştirme: Mümkünse, alıcı malın ayıpsız ve yenisiyle değiştirilmesini isteyebilir. Bu hak, özellikle seri üretim mallarında önem taşır ve satıcının elinde ayıpsız benzeri bulunması halinde kullanılabilir.   


Bu seçimlik haklar arasında, alıcı dilediğini seçme konusunda serbesttir. Ancak bu serbesti mutlak değildir. Hukuk sistemi, hakların kullanılmasında dürüstlük kuralını esas alır ve her somut olayı kendi koşullarında değerlendirir. Örneğin, Yargıtay kararlarında, maldaki ayıbın çok basit ve küçük bir kusur olması (örneğin bir vida sorunu) durumunda alıcının sözleşmeden dönme veya malın tamamen değiştirilmesini talep etmesi, orantısız ve iyi niyet kurallarına aykırı bir talep olarak değerlendirilebilmektedir. Bu durumda mahkeme, tarafların menfaat dengesini gözeterek alıcının talebini reddedebilir ve daha makul bir çözüm olan onarım veya bedel indirimi kararı verebilir.   


Aşağıdaki tablo, tüketicinin seçimlik haklarını ve bunların uygulanma koşullarını daha net bir şekilde ortaya koymaktadır:

Seçimlik Hak

Tanımı

Temel Uygulama Koşulu

Sözleşmeden Dönme

Malı iade ederek bedelin tamamını geri alma.

Ayıbın maldan beklenen faydayı önemli ölçüde azaltması veya ortadan kaldırması.   


Bedel İndirimi

Malı alıkoyarak ayıp oranında fiyattan indirim talep etme.

Ayıbın maldan beklenen faydayı kısmen azaltması.   


Ücretsiz Onarım

Malın tüm masrafları satıcıya ait olmak üzere onarılmasını talep etme.

Onarımın aşırı bir masraf gerektirmemesi.   


Ayıpsız Misliyle Değiştirme

Malın yenisiyle değiştirilmesini talep etme.

Satıcının elinde ayıpsız benzerinin bulunması ve bunun mümkün olması.   



IV. Zamanaşımı, Sorumluluktan Kurtulma ve Yargı Uygulaması



4.1. Zamanaşımı Süreleri


Gizli ayıptan kaynaklanan hakların kullanılması, kanunla belirlenmiş zamanaşımı sürelerine tabidir. Bu süreler genel olarak, malın alıcıya tesliminden itibaren iki yıldır. Ancak konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda bu süre    


beş yıl olarak düzenlenmiştir.   



4.2. Zamanaşımı Süresinin İstisnaları: Ağır Kusur ve Hile


Zamanaşımı süresine ilişkin en önemli istisna, satıcının ayıbı ağır kusur veya hile ile gizlemesi durumudur. Böyle bir durumda, kanundaki zamanaşımı süreleri uygulanmaz. Bu, hukuk sisteminin, kötü niyetli davranışları korumadığı yönündeki temel prensibinin bir yansımasıdır.   


Yargı uygulaması, "ağır kusur" kavramını oldukça geniş yorumlamaktadır. Emsal bir Yargıtay kararında, sürekli arızalanan ve defalarca servise gitmesine rağmen bir türlü tamir edilemeyen bir buzdolabı davasında, satıcının sürekli onarım vaadiyle tüketiciyi "oyaladığı" ve mağduriyetini artırdığı tespit edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bu durumu satıcının ağır kusuru olarak kabul etmiş ve zamanaşımı def'inin dinlenemeyeceğine hükmetmiştir. Bu karar, alıcıların, sadece ayıbın varlığını değil, aynı zamanda satıcının onarım sürecindeki tutumunu da detaylı bir şekilde belgelemeleri gerektiğini göstermektedir. Satıcının, sorunu çözmek yerine zaman kazanma amaçlı başarısız onarım girişimleri, alıcının zamanaşımı nedeniyle dava açma hakkını kaybetmesini engellemektedir.   



4.3. Satıcı ve Üreticinin Sorumluluktan Kurtulma Koşulları


Ayıptan doğan sorumluluk, satıcının kusuru bulunmasa bile geçerli olsa da, satıcının ve üreticinin belirli koşulların varlığı halinde sorumluluktan kurtulma imkanı vardır.   


  • Alıcının Bilmesi: Satıcı, maldaki ayıbın satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilindiğini ispat ederse, sorumluluktan kurtulur.   


  • Kullanıcı Hatası: Ayıbın, alıcının malı kullanım kılavuzu veya kullanım amacına aykırı kullanmasından kaynaklandığı ispat edilirse, satıcı veya üretici sorumlu tutulamaz.   


  • Üretim Sonrası Oluşum: Üretici, zarara sebep olan ayıbın mal piyasaya sürüldüğünde mevcut olmadığını kanıtlarsa sorumluluktan kurtulabilir.   


  • Bilimsel ve Teknolojik Gelişim: Üretici, malın piyasaya sürüldüğü tarihte mevcut bilimsel ve teknolojik bilgilerin, ayıbın varlığının bilinmesine imkan vermediğini ispat ederek de sorumluluktan kurtulabilir.   



V. Gizli Ayıp Tespiti-Sonuç ve Eyleme Yönelik Yol Haritası


Makineden kaynaklı gizli ayıp tespiti, teknik ve hukuki açıdan karmaşık bir süreçtir. Ancak Türk hukuk sistemi, özellikle tüketicileri korumaya yönelik güçlü mekanizmalar sunmaktadır. Bir bireyin veya işletmenin bu durumla karşı karşıya kalması halinde izlemesi gereken yol haritası aşağıdaki adımları içermelidir:

  1. Durum Analizi: İlk olarak, alım satım işleminin türü (tüketici, ticari) ve malın tesliminden itibaren geçen süre doğru bir şekilde belirlenmelidir. Bu, uygulanacak yasal çerçeveyi ve izlenecek stratejiyi belirleyecektir.

  2. Belge Toplama: Satış faturası, garanti belgesi, varsa teknik servis ziyaretlerine ilişkin tüm kayıtlar, tamir raporları, e-posta ve mesaj yazışmaları gibi tüm belgeler eksiksiz bir şekilde bir araya getirilmelidir. Bu belgeler, davanın seyrini ve ispat yükünü doğrudan etkileyecektir.   


  3. Hukuki İhbar: Ayıbın tespiti üzerine, yasal süreler içinde (tüketici için "derhal," tacir için 8 gün) satıcıya yazılı bir bildirimde bulunulmalıdır. Bu bildirimde, ayıbın niteliği somut olarak belirtilmelidir. Noter ihtarnamesi bu amaç için en güvenilir yoldur.   


  4. Hukuki Yolun Belirlenmesi: İhbarın ardından satıcının tutumuna göre hareket edilmelidir. Tüketici satışlarında, uyuşmazlığın parasal değerine göre Tüketici Hakem Heyeti'ne veya Tüketici Mahkemesi'ne başvurulur. Ticari satışlarda ise uyuşmazlığın çözümü için Asliye Ticaret Mahkemesi yetkilidir.   


  5. Uzman Desteği: Hukuki süreç boyunca, gizli ayıbın tespiti için bir hukuk profesyoneli ile çalışmak, hak kaybı yaşanmaması ve sürecin doğru yönetilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Mahkeme sürecinde en kritik kanıt olan bilirkişi raporunun doğru bir şekilde alınması ve değerlendirilmesi, davanın sonucunu doğrudan etkileyecektir.   


Zamanaşımı, ağır kusur ve hile gibi istisnai durumlar, pasif bir sürecin nasıl aktif bir hak arama sürecine dönüştürülebileceğinin en net göstergesidir. Başarısız onarım girişimleri gibi satıcının eylemleri, alıcı için bir dezavantaj olmaktan çıkıp, satıcının sorumluluktan kurtulamayacağının bir kanıtı haline gelebilir. Bu nedenle, gizli ayıp mağduriyetlerinde atılan her adımın doğru bir şekilde belgelenmesi ve hukuki stratejinin bu belgelere dayandırılarak oluşturulması gerekmektedir.

Comments


bottom of page