top of page

Silahların Eşitliği İlkesi: Adil Yargılanma Hakkının Temel Güvencesi Üzerine Kapsamlı Bir Araştırma

silahların eşitliği

Giriş


Adil yargılanma hakkı, bireylerin bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde adil ve hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanmasını güvence altına alan evrensel bir insan hakkıdır. Hukuk devletinin ve demokratik yönetimin temel direklerinden biri olarak kabul edilen bu hak, yargı süreçlerinin meşruiyetini ve kamuoyunun adalete olan güvenini doğrudan etkilemektedir. Bu geniş kapsamlı hakkın ayrılmaz ve vazgeçilmez bir unsuru ise "silahların eşitliği" ilkesidir. Bu ilke, yargılamanın sadece şekli kurallara uygunluğunu değil, aynı zamanda taraflar arasında gerçek bir denge ve hakkaniyetin sağlanmasını temin ederek adaletin hem yerine getirilmesini hem de görünür olmasını amaçlamaktadır. Özellikle devlet gibi doğal olarak daha güçlü bir konuma sahip olan bir tarafın karşısında bireyin dezavantajlı duruma düşmesini engellemek, bu ilkenin temel işlevidir.

Bu kapsamlı rapor, "silahların eşitliği" ilkesini derinlemesine incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma, ilkenin kavramsal çerçevesini net bir şekilde ortaya koyacak, uluslararası insan hakları belgelerindeki (özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi - AİHS) ve ulusal hukuk sistemlerindeki (Türk Anayasası, Ceza Muhakemesi Kanunu - CMK ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu - HMK) hukuki dayanaklarını detaylandıracaktır. Ayrıca, ilkenin temel görünüm biçimleri ve unsurları, soruşturma, kovuşturma ve kanun yolları aşamalarındaki uygulamaları ile diğer temel yargılama ilkeleriyle olan ilişkisi titizlikle analiz edilecektir. Raporun önemli bir bölümü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Yargıtay'ın ilgili içtihatlarına ayrılacak, ilkenin ihlaline dair emsal kararlar üzerinden pratik sorunlar ve sınırlamalar ele alınacaktır. Son olarak, adli yardım kurumunun silahların eşitliği ilkesine katkısı değerlendirilerek, ilkenin etkinliğini artırmaya yönelik öneriler sunulacaktır. Bu çalışma, kavramsal tanımlamalardan somut uygulamalara, pratik zorluklardan yargısal yorumlara kadar uzanan bütüncül bir yaklaşımla, silahların eşitliği ilkesine dair çok katmanlı ve derinlemesine bir anlayış sunmayı hedeflemektedir.

Yargılamanın taraflarından birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmemesi  ifadesi, ilkenin katı bir sayısal eşitlikten ziyade niteliksel bir dengeyi  hedeflediğini göstermektedir. Bu yaklaşım, yargılama sürecinde ortaya çıkabilecek doğal güç eşitsizliklerini gidermeyi amaçlayan dinamik bir güvence mekanizmasıdır. İlke, tarafların iddia ve savunmalarını mahkeme önünde makul bir şekilde dile getirme fırsatına sahip olmasını gerektirir. Bu, yargı makamlarının pasif bir rol üstlenmek yerine, taraflar arasındaki dengesizlikleri düzeltmek ve daha zayıf konumdaki tarafın davasını etkin bir şekilde sunabilmesini sağlamak için aktif bir rol oynaması gerektiği anlamına gelir. Dolayısıyla, silahların eşitliği ilkesi, her duruma uyacak tek bir şablon olmaktan ziyade, adaletin sağlanması için sürekli olarak uyarlanması ve uygulanması gereken esnek bir koruyucu mekanizmadır.


I. Silahların Eşitliği İlkesinin Kavramsal Çerçevesi


Silahların eşitliği ilkesi, adil yargılanma hakkının temel bir bileşeni olup, yargılamanın tarafları arasında hakkaniyete uygun bir denge kurulmasını amaçlar. Bu ilke, sadece şekli bir eşitlikten öte, tarafların usuli haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulmasını ve hiçbir tarafın diğerine göre dezavantajlı bir duruma düşürülmemesini gerektirir.


A. Tanım ve Temel Nitelikler


Silahların eşitliği ilkesi, uyuşmazlığın taraflarının usuli haklar açısından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin, diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin, iddia ve savunmalarını mahkeme önünde makul bir şekilde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir. Bu ilke, yargılamanın tarafları arasında hakkaniyete uygun bir dengenin sağlanmasını hedefler.

İlkenin özü, her bir işlem bakımından sayısal bir eşitlik sağlamaktan ziyade, yargılamanın bütünü göz önüne alındığında iddia ve savunma makamları arasındaki dengenin korunmasıdır. Bu, "nitelik eşitliği" olarak ifade edilmektedir. Savunma makamının, savunmayı hakkıyla yapabilecek yetkilerle donatılması büyük önem taşımaktadır. İddia ile savunma arasında, özellikle yargılama aşamasında, denge sağlanması hakkaniyetin bir gereğidir. Bu denge, aynı zamanda "yetkilerde denge" veya "usuli eşitlik" olarak da adlandırılabilir. Bu hakkaniyet gereği denge, silahların eşitliği ilkesini adil yargılanma ilkesinin temel bir unsuru haline getirmektedir.


B. Adil Yargılanma Hakkı ile İlişkisi


Silahların eşitliği ilkesi, adil yargılanma hakkının temel ve ayrılmaz bir unsurudur. Hakkaniyete uygun bir yargılamanın gerçekleşebilmesi için taraflar arasında tam bir eşitliğin sağlanması ve usuli hakkaniyetin yargılama boyunca korunması esastır. Bu ilkenin ihlal edilmesi, yargı sürecinin adilliğini tehlikeye atar ve adil yargılanma hakkının özüne zarar verir. Yargılamada tarafların eşit haklarla donatılması, adil yargılanma hakkının tam anlamıyla uygulanmasını güvence altına alır.

Silahların eşitliği ilkesi, hukuki dinlenilme hakkı ile de sıkı bir bağ içindedir. Hukuki dinlenilme hakkı, hukuk devletinin bir göstergesi olup, yargılamanın çelişmeli olması hakkını da içeren adil yargılanma hakkının bir unsurudur. Taraflara, yargılama makamının dava dışında edindiği kişisel bilgilerini kullanması durumunda bilgilenme ve açıklama hakkı tanınmaması, hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder ve taraflar arasında dengeyi bozarak silahların eşitliği ilkesini zedeler. Bu durum, hakimin yargılamayı kendi kişisel bilgisini teyit etmek üzere yönlendirme tehlikesini de beraberinde getirir.


C. Çelişmeli Yargılama İlkesi ile İlişkisi

Özellik

Silahların Eşitliği İlkesi

Çelişmeli Yargılama İlkesi

Tanım

Davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını mahkeme önünde makul bir şekilde dile getirme fırsatına sahip olmasıdır.   


Davanın taraflarına, davada ortaya konulan deliller, üçüncü kişilerce verilen görüşler ve tarafların sav ve savunmalarıyla ilgili bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili yorum yapma imkanının sağlanmasıdır.   


Temel Amaç

Yargılamanın tarafları arasında hakkaniyete uygun bir denge kurulmasını sağlamak ve hiçbir tarafın dezavantajlı duruma düşürülmemesini temin etmek.   


Tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını sağlamak ve hüküm verme faaliyetine katılacakların düşüncelerini karşılıklı olarak ortaya koymasını temin etmek.   


Odak Noktası (Nitelik)

Her bir işlem bakımından sayısal eşitlikten ziyade, yargılamanın bütünü göz önüne alındığında iddia ve savunma makamları arasındaki dengenin korunması (nitelik eşitliği). "Yetkilerde denge" veya "usuli eşitlik" olarak da adlandırılır.   


Tarafların yargılamadaki tüm bilgi, belge ve delillerden sağlıklı şekilde bilgilendirilmesi ve bunlara karşı görüş bildirme olanağının tanınması. "Kolektif hükme ulaşmanın aracı".   


İşlevi

İddia ve savunma makamlarının ispata katılma aracıdır.   


Muhakemenin tarafların katılması bakımından kolektif olmasını sağlar.   


Birbiriyle İlişkisi

Adil yargılanma hakkının temel ve ayrılmaz bir unsurudur. Çelişmeli yargılama ilkesi ile yakından ilişkilidir ve birbirini tamamlar. Çelişmeli yargılama ilkesinin ihlali, silahların eşitliği ilkesine de aykırılık oluşturabilir.   


Adil yargılanma hakkının bir unsurudur. Silahların eşitliği ilkesi ile yakından ilişkilidir ve birbirini tamamlar. Silahların eşitliği ilkesi, çelişmeli yargılama ilkesinin öncülü veya özel bir görünümü mahiyetindedir.   


Ortak Görünüm Biçimleri

İddianameden haberdar olma, duruşmada hazır bulunma, delil sunabilme ve ortaya konan deliller hakkında değerlendirme yapabilme imkanına sahip olma gibi hakları gerektirir. Tarafların karşılıklı olarak yeterli zaman ve imkan dahilinde delillerden haberdar edilmesi.   


İddianameden haberdar olma, duruşmada hazır bulunma, delil sunabilme ve ortaya konan deliller hakkında değerlendirme yapabilme imkanına sahip olma gibi hakları gerektirir. Tarafların karşılıklı olarak yeterli zaman ve imkan dahilinde delillerden haberdar edilmesi.   


Silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama ilkesi, birbirini tamamlayan ve yargılama sürecinin hakkaniyete uygun biçimde yürütülmesini güvence altına almayı amaçlayan iki temel prensiptir. Çelişmeli yargılama ilkesi, davanın taraflarına, davada ortaya konulan deliller, üçüncü kişilerce verilen görüşler ve tarafların sav ve savunmalarıyla ilgili bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili yorum yapma imkanının sağlanmasını ifade eder. Bu ilke, tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir.

Delillerin ortaya konması ve tartışılması bağlamında, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri; iddianameden haberdar olma, hazır bulunma, delil sunabilme ve ortaya konan deliller hakkında değerlendirme yapabilme imkanına sahip olma gibi hakları gerektirir. Ceza davalarında, sanığın lehine ve aleyhine olan maddi delillerin kovuşturma evresinde sanığa açıklanmaması, savunma tarafının hakları yeterli güvencelerle dengelenmedikçe, çelişmeli yargılama ilkesine aykırılık oluşturabilir. Tarafların, karşılıklı olarak yeterli zaman ve imkan dahilinde delillerden haberdar edilmesi, silahların eşitliği ilkesinin bir gereğidir. Çelişmeli yargılama ilkesinin ihlali, davanın tarafları arasında sağlanması gereken eşitlik ve dengenin bozulması neticesinde silahların eşitliği ilkesine de aykırılık oluşturacaktır.

Bu temel ilkelerin birbirine bağımlılığı, adil bir yargılamanın sağlanması için bütüncül bir yaklaşımın zorunlu olduğunu göstermektedir. Bir ilkenin ihlali, diğerini de olumsuz etkileyerek yargılamanın genel adilliğini zedeleyebilir. Örneğin, delillere erişimin kısıtlanması, çelişmeli yargılama ilkesini ihlal eder ve bu da doğrudan silahların eşitliğini ortadan kaldırır. Bu nedenle, yargı sistemlerinin bu ilkeleri sadece şeklen tanımakla kalmayıp, aynı zamanda aktif olarak koruması ve uygulaması gerekmektedir.


II. Silahların Eşitliği İlkesinin Hukuki Dayanakları


Silahların eşitliği ilkesi, modern hukuk sistemlerinde uluslararası ve ulusal düzeyde sağlam hukuki dayanaklara sahiptir. Bu dayanaklar, ilkenin yargılamanın her aşamasında uygulanmasını ve taraflar arasında adil bir dengenin korunmasını sağlamaktadır.


A. Uluslararası Hukukta Yeri: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) Madde 6


Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6. maddesi, "adil yargılanma hakkı"nı güvence altına alırken, silahların eşitliği ilkesi bu maddenin "hakkaniyete uygun yargılama" (fair trial/procès équitable) kavramının kapsamlı yorumuyla hukuki temelini bulmuştur. AİHS'in 6. maddesinin birinci paragrafı hem medeni hem de ceza yargılamalarına uygulanırken, ikinci ve üçüncü paragraflar öncelikli olarak ceza davalarına yöneliktir; ancak AİHM içtihadı ile belirli şartlarda medeni yargılamalara da uygulanabileceği kabul edilmiştir. AİHS'in 6. maddesi kapsamındaki güvenceler, sadece mahkemedeki yargılama sürecine değil, bu süreçten önceki (soruşturma) ve sonraki (kanun yolları) aşamalara da uygulanır, özellikle ceza davalarında polis tarafından gerçekleştirilen duruşma öncesi soruşturmaları da kapsar.

AİHM, silahların eşitliği ilkesine ilişkin denetlemelere, AİHS'in 6. maddesinin ihlal edildiği iddialarıyla yapılan bireysel başvurularda başlamıştır. İlkenin tanımı ilk kez 27 Ekim 1993 tarihli

Dombo Beheer BV/Netherlands kararında yapılmıştır. Bu kararda, silahların eşitliği ilkesi, "muhalefet halindeki özel menfaatleri içeren uyuşmazlıklarda, bir tarafı, davanın diğer tarafı karşısında nitelikli bir dezavantaj içine sokmayacak şartlar altında, her bir tarafın delilleri de dâhil olmak üzere, davasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması zorunluluğu" şeklinde tanımlanmıştır.

Dombo Beheer kararında, davalı bankanın tanığı dinlenirken başvurucunun birinci elden bilgi sunacak tanığının dinlenilmemesi, silahların eşitliği ilkesi bakımından adil yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirilmiştir.

Kremzov/Avusturya ve De Haes ve Gijsels/Belçika gibi diğer kararlar da, davanın taraflarından birinin iddiası karşısında diğer tarafın bu iddiaya karşı savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkanı tanınmıyorsa silahların eşitliği açısından ihlal doğabileceğini vurgulamıştır. AİHM'nin silahların eşitliği konusundaki ilk kararları ağırlıklı olarak ceza yargılamasıyla ilgili olsa da, 1993 yılından itibaren hukuk davalarında ve idari uyuşmazlıklarda da ilke uygulama alanı bulmuştur.


B. Türk Hukukunda Yeri


Türk hukukunda silahların eşitliği ilkesi, Anayasa ve ilgili kanun hükümleri aracılığıyla güvence altına alınmıştır.


Anayasa Hukukunda Silahların Eşitliği: Anayasa Madde 36


Türk Anayasası'nın 36. maddesi, herkesin iddia ve savunma haklarıyla birlikte adil yargılanma hakkına sahip olduğunu belirtmektedir. Anayasa Mahkemesi (AYM), silahların eşitliği ilkesini Anayasa'nın 36. maddesi altında korunan adil yargılanma hakkı kapsamında ele almaktadır. AYM, bu ilkeyi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması olarak tanımlamaktadır. Bu, taraflar arasında hakkaniyete uygun bir dengenin sağlanmasını amaçlamaktadır.


Ceza Muhakemesi Hukukunda Silahların Eşitliği: CMK Hükümleri


Türk Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), silahların eşitliği ilkesinin ceza yargılamasındaki somut görünümlerini düzenleyen birçok hüküm içermektedir. Bu hükümler, sanığın savunma haklarının güvence altına alınmasını ve iddia makamıyla denge sağlanmasını hedefler.

  • İsnadı Öğrenme ve Hakların Bildirilmesi Hakkı (CMK m. 147): Sanık veya şüphelinin kendisine yüklenen suçun niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmesi  ile yasal haklarının bildirilmesi  esastır. Bu hakların bildirilmemesi, savunma hakkının ihlali anlamına gelir.

  • Müdafiin Hukuki Yardımından Faydalanma Hakkı: Şüpheli veya sanığın müdafiin hukuki yardımından faydalanma hakkı , silahların eşitliği ilkesinin vazgeçilmez bir unsurudur. Müdafiin araştırma, delil toplama, soru sorma ve kanun yollarına başvurma yetkileri sınırlandırılmamalı, işlemlere katılması engellenmemelidir.

  • Dosya İnceleme Hakkı (CMK m. 153): Silahların eşitliği ilkesi, tarafların dosyaya erişim hakkını (CMK m. 153) gerekli kılmaktadır. Bu hak, özellikle soruşturma evresinde büyük önem taşır.

  • Delillerin Toplanması ve İkamesini Talep Etme Hakkı (CMK m. 206): Savunma makamının da iddia makamı gibi delil toplamasını ve ikamesini talep etme hakkı vardır.

  • Tanık Dinletme ve Sorgulama Hakkı (CMK m. 201): İddia makamının tanık dinletme hakkı olduğu gibi, savunma makamının da tanık dinletme ve sorgulama hakkı bulunmaktadır.


Hukuk Muhakemeleri Hukukunda Silahların Eşitliği: HMK Hükümleri


Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) da silahların eşitliği ilkesine paralel düzenlemeler içermektedir. HMK'nin 24. maddesi, "Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz" şeklinde düzenlenmiştir. Bu hüküm, davanın açılışından sonra davalı tarafı da yargılamanın sürekliliği bakımından davacıya paydaş konuma getirerek karşılıklılık sağlamaktadır. Her iki tarafın dinlenilme hakkı, bu maddede silahların eşitliği ilkesine koşut olarak güvence altına alınmıştır.


C. Tarihsel Gelişim ve Muhakeme Sistemleri Üzerindeki Etkisi


Silahların eşitliği ilkesinin kökleri, medeniyet tarihi boyunca ortaya çıkan farklı ceza muhakemesi sistemlerine dayanmaktadır. Temelde "itham" (accusatorial), "tahkik" (inquisitorial) ve bu ikisini birleştiren "işbirliği" veya "karma" sistemler  olarak üç ana model bulunmaktadır.

İtham sisteminde, taraflar tamamen tarafsız bir hakim huzurunda "kozlarını paylaşır"dı. Hakimin işlevi, delil toplamak değil, delilleri incelemek ve taraflar arasındaki "düellonun" adil şartlarda gerçekleşmesini sağlamaktı. Bu sistemde, "silahların eşit olması zorunluydu ve bu konuda çok katı kurallar vardı". Hatta düello, bir ispat aracı olarak kullanılır, düelloyu kazananın tanrısal sınavda başarılı olduğu kabul edilirdi. Bu tarihsel perspektif, taraflar arasında dengeli bir mücadele ortamı sağlama arayışının ne denli eski ve köklü olduğunu ortaya koymaktadır.

Modern karma sistemler, itham ve tahkik sistemlerinin unsurlarını birleştirerek, bir yandan devletin suçla mücadeledeki etkinliğini sağlamayı, diğer yandan ise bireyin haklarını korumayı amaçlar. Bu evrimsel süreçte, devletin sahip olduğu doğal üstün güce (soruşturma, kovuşturma, idari kaynaklar) karşı bireyin savunma hakkını dengelemek kritik bir hale gelmiştir. Silahların eşitliği ilkesi, tam da bu noktada, devletin gücüne karşı bireyi koruyan ve ona makul savunma imkanları sunan temel bir mekanizma olarak öne çıkmaktadır. İlkenin tanımında yer alan "taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin" ifadesi , bu güç dengesizliğine bir yanıt olarak ortaya çıktığını açıkça göstermektedir. Bu durum, devletin sadece ayrımcılık yapmaktan kaçınmakla kalmayıp, aynı zamanda savunma makamını yeterli yetkilerle donatarak  ve aktif olarak destekleyerek  gerçek bir usuli dengeyi sağlamak gibi pozitif bir yükümlülüğe sahip olduğunu ifade eder. Özellikle idari yargı uyuşmazlıklarında, güçlü idare karşısında bireyin dezavantajlı konumunu dengelemek için bu ilke ayrıca dikkate değerdir.


III. Silahların Eşitliği İlkesinin Temel Görünüm Biçimleri ve Unsurları


Silahların eşitliği ilkesi, yargılamanın farklı aşamalarında ve çeşitli usuli haklar aracılığıyla somutlaşır. Bu unsurlar, bir bütün olarak taraflar arasında adil bir dengenin kurulmasını ve yargılamanın hakkaniyete uygun yürütülmesini sağlar.


A. İsnadı Öğrenme ve Hakların Bildirilmesi Hakkı


Silahların eşitliği ilkesinin temelini oluşturan haklardan biri, şüpheli veya sanığın kendisine yöneltilen isnadı ve yasal haklarını eksiksiz ve anlaşılır bir şekilde öğrenme hakkıdır. Bir suçla itham edilen herkesin, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılması  ve kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmesi  esastır. Savunma, isnadın tam olarak bilinmesiyle etkin bir şekilde yapılabilir; aksi takdirde savunma hakkının ihlali söz konusu olur. Şüphelinin/sanığın savunması, onun en önemli "silahı"dır.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 147. maddesi, ifade alma ve sorgu süreçlerinde bu hususlara uyulmasını emreder. Bu maddeye göre, şüpheli veya sanığa yüklenen suç anlatılmalı ve yasal hakları bildirilmelidir. Yargıtay içtihatları, sanığın usulüne uygun sorgusu yapılmadan veya hakları hatırlatılmadan hüküm kurulmasını hukuka aykırı bulmaktadır. İddianamenin okunmaması veya okunduğunun duruşma tutanağına yazılmaması da CMK 191/3-b maddesine aykırılık teşkil eder ve bozma sebebidir.


B. Müdafiin Hukuki Yardımından Faydalanma Hakkı


Müdafiin hukuki yardımından faydalanma hakkı, adil yargılanma hakkının ve silahların eşitliği ilkesinin vazgeçilmez bir unsurudur. Müdafiin rolü, yargılamanın hakkaniyete uygun bir şekilde ilerlemesi için kritik öneme sahiptir. Devlet, kendi yetki sahasındaki yargılamalarda, gerekli olduğu durumlarda sanıklar için yasal temsilci atanmasını sağlamalıdır. Hatta yargıç, yasal temsilcinin bulunmadığı durumlarda davanın görülmesine devam etmeyi reddedebilir.

Müdafiin yetkileri, savunmanın etkinliğini sağlamak amacıyla geniş tutulmalı ve sınırlandırılmamalıdır. Bu yetkiler arasında araştırma yapma, delillerin toplanmasını isteme, tanıklara ve bilirkişilere soru sorma, kanun yollarına başvurma ve işlemlere katılma hakkı bulunmaktadır. Müdafiin bu yetkilerinin engellenmesi veya kısıtlanması, silahların eşitliği ilkesinin ihlali anlamına gelir.


C. Dosya İnceleme ve Delillere Erişim Hakkı (CMK m.153)


Silahların eşitliği ilkesi, iddia ve savunma makamlarının yargılama dosyasındaki tüm bilgi ve belgelere eşit ve zamanında erişimini gerektirir. Bu hak, özellikle ceza muhakemesinde CMK'nın 153. maddesi ile güvence altına alınmıştır.


Soruşturma ve Kovuşturma Evrelerinde Dosya Erişimi


Şüpheli veya müdafiin, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında dosyayı inceleme ve örnek alma hakkı vardır. Silahların eşitliği açısından, iddia makamının savunma makamından daha fazla bilgiye sahip olmaması esastır. Özellikle tutuklama kararı verilmişse, hukuka uygunluğun denetlenmesi ve itiraz edilebilmesi için bu hak hayati önem taşır. Kovuşturma aşamasında sanık veya şüphelinin dosya inceleme yetkisi her aşamada mevcuttur. Dosya inceleme hakkı, ilke olarak, şüpheli veya sanığa isnadın yöneltildiği andan itibaren başlar. Bu hakkın kısıtlanması, müdafi yardımından yararlanma hakkını da kısıtladığı için önemlidir.


Soruşturma Evresinde Gizlilik ve Sınırlamalar


Soruşturma evresinde bazı dosyalar hakkında gizlilik kararı verilebilmesi, dosya inceleme hakkı açısından sorunlara yol açabilmektedir. AİHM'e göre, tutuklama talep edilen şüphelinin ve müdafiinin soruşturma dosyasını inceleme yetkisinin olması zorunludur; aksi takdirde adil yargılanma hakkı ihlal edilir. Ancak, tutuklama aşamasında olmayan soruşturma dosyalarında gizlilik kararı verilmesi her zaman bir ihlal olarak görülmemiştir. Anayasa Mahkemesi de, sanığın Cumhuriyet savcısının itirazından haberdar edilmemesini ve savunma için gerekli görüşleri bildirme imkanının elinden alınmasını, başvurucunun dezavantajlı bir konuma düşürülmesi olarak değerlendirerek silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.


D. Delillerin Toplanması, Ortaya Konulması ve Tartışılması Hakkı (CMK m.206)


Silahların eşitliği ilkesi, yargılamanın taraflarına delil sunma, savunma yapma ve itiraz etme hakkının eşit olmasını savunur. Bu, her iki tarafın da kendilerini etkili bir şekilde savunmalarına olanak tanır ve nihayetinde adil bir yargılama yapılmasını mümkün kılar.


İddia ve Savunma Makamlarının Delil Sunma ve Karşı Delil Oluşturma İmkanları


Yargılama sürecinde yapılan her türlü usul işlemi, delil ve karşı delil sunma, iddia ve karşı iddiada bulunma gibi hususlar silahların eşitliği ilkesine uygun olarak gerçekleştirilmelidir. İddia makamının suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez hem aleyhe hem de lehe delilleri toplamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Savunma makamının kendi imkanlarıyla temin edemeyeceği delilleri mahkemenin toplamaması, silahların eşitliği ilkesinin ihlali anlamına gelebilir.


Tanık ve Bilirkişi Dinletme ve Sorgulama Hakkı (CMK m.201)


Adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri olan silahların eşitliği ilkesi, iddia makamının tanık veya bilirkişileri ile sanıkların tanık ve bilirkişilerinin duruşmalarda eşit muameleye tabi tutulmasını gerektirir. İddia makamının tanıklara soru sorabilmesi gibi, savunma makamı da tanıkları sorgulayabilmelidir. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bu tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise, bu tanık duruşmada dinlenmeli ve sanık tarafından sorgulanmalıdır. Savunma makamının iddia tanıklarıyla yüzleşmesi de önemlidir (CMK m. 201). Tanık koruma veya tanıklıktan çekinme gibi durumlar bu yüzleşmeye istisnalar getirebilir. Ancak, idare mahkemeleri ve Danıştay'da tanık dinlenmemesi uygulaması, hukuki dayanağı bulunmayan ve silahların eşitliği ilkesine aykırı bir durum olarak eleştirilmektedir.


Hukuka Aykırı Delillerin Değerlendirilmesi ve Yasak Deliller


Ceza yargılamasında hukuka uygun yöntemlerle delil elde edilmesi, hukuk devletinin temel ilkelerinden sayılmaktadır. Anayasa'nın 38. maddesinin altıncı fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin ikinci fıkrası (a) bendi, kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceğini açıkça hükme bağlamıştır. Hukuka aykırı delillerin kullanılması, özel hayatın gizliliği ve haberleşme özgürlüğü gibi temel insan haklarını ihlal eder. Bu tür delillerin kabulü, hukukun genel ilkelerine ve dürüst işlem ilkesine aykırılık oluşturur. AİHM, hukuka aykırı elde edilen delillerin yargılamayı otomatik olarak hakkaniyete aykırı kılmayacağını, ancak yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir.


Delil Sunma Taleplerinin Reddi ve Gerekçelendirme Yükümlülüğü


Bir davada taraflarca gösterilen delillerin dava ile ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Ancak, mahkemenin delillere ilişkin kararları, iddia ve savunma makamı arasında bir dengesizlik oluşturması, yani savunma makamını iddia makamı karşısında dezavantajlı konuma düşürmesi halinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlali gündeme gelir. Savunma tarafından sunulan delillerin dikkate alınmaması, savunmaya dayanak teşkil eden olguların araştırılmaması, delil sunma/ortaya koyma taleplerinin reddedilmesi ve bunlara ilişkin kararların yeterli gerekçe ihtiva etmemesi, bu tür dezavantajlı durumlar yaratabilir.

Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarında, mahkemelerin somut ve kişisel bir açıklama içermeyen, soyut ve genel geçer ifadelerle (örneğin, "hayatın olağan akışına aykırı" veya "suçtan kurtulmaya yönelik" gibi) delil toplama taleplerini reddetmesi, silahların eşitliği ilkesinin ihlali olarak değerlendirilmiştir. Örneğin,

Ruhşen Mahmutoğlu kararında, mahkemenin sadece iddia makamının delillerini dikkate alıp, başvurucunun aynı olguların aksini ispat için gösterdiği delilleri incelememesini, başvurucuyu iddia makamı karşısında önemli ölçüde dezavantajlı konuma düşürdüğü gerekçesiyle hak ihlali olarak görmüştür.

Tamer Karataş, Mustafa Doğan ve Halil Akkaya kararlarında da benzer şekilde, savunma delillerinin soyut gerekçelerle reddedilmesi veya araştırılmaması, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlali olarak kabul edilmiştir. Özellikle sanığın kendi imkanlarıyla ispat etme olanağı bulunmayan delillerin araştırılmaması durumunda yargılamanın adil olmaktan çıktığı belirtilmiştir. Bu durum, delil toplama taleplerinin reddedilmesinin sadece bir usul hatası değil, aynı zamanda adil yargılanma hakkının özüne zarar veren bir ihlal olduğu anlamına gelmektedir.


E. Duruşmada Hazır Bulunma ve Kendini Bizzat Savunma Hakkı


Sanığın duruşmada hazır bulunma hakkı, adil yargılanma ilkesinin ve silahların eşitliği ilkesinin temel bir gereğidir. Bu hak, sanığın savunma hakkını etkin bir şekilde kullanmasını sağlamakta ve silahların eşitliği ile çelişmeli yargılama ilkelerine işlerlik kazandırmaktadır. Ceza adaletinin hakkaniyete uygun şekilde gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılması büyük önem arz etmektedir. Bu hak, sadece duruşmada hazır bulunmayı değil, duruşma sürecini takip etmeyi, iddiaları ve tanık ifadelerini dinlemeyi, iddia/savunmaları destekleyecek argümanları ileri sürmeyi de içerir.


Sanığın Duruşmada Hazır Bulunmasının Önemi


Kural olarak, sanık mahkemede hazır edilmeden duruşma yapılamaz ve sanıksız ceza yargılaması olmaz. Sanığın sorgusu, yargılamayı yapan mahkemenin huzurunda yapılmalıdır ve bu hak mutlak bir haktır. Toplanan delillere göre mahkumiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir. Ancak, suç yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise, sanık gelmese bile duruşma yapılabilir.


SEGBİS Uygulaması ve Sınırlamaları


Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla sanığın duruşmalara katılması, haklı bir sebep olmadan gerçekleştirilemez. İlk ve son savunmanın yapıldığı, esasa ilişkin delillerin toplandığı oturumlara sanığın SEGBİS yolu ile katılması, açık kabulüne dayalı olmalıdır. Sanık, sorgusunu SEGBİS veya istinabe yoluyla vermeyi kabul etmezse, sorgu asıl mahkeme önünde gerçekleştirilmek zorundadır.


Feragat ve İstisnalar


Duruşmada hazır bulunma hakkından feragat edildiğinin AİHS'e göre kabul görmesi için, yapılan feragatin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, açıkça anlaşılır şekilde yapılmış olması ve bu hakkın değerine uygun bir biçimde asgari güvencelerin sağlanmış olması zaruridir. Sanık duruşmada hazır bulunma hakkından kendisi feragat etmiş olsa bile avukatla temsil ettirme hakkı bulunmaktadır. Cezaevinde bulunan sanığın, duruşmada bulunmayı açıkça talep etmesi ve buna aykırı olarak duruşmaya götürülmemesi halinde, sanığın duruşmada hazır bulunma hakkının engellendiği sonucuna ulaşılmaktadır.


F. Karşı Tarafın Görüşlerinden Haberdar Olma ve Cevap Hakkı


Silahların eşitliği ilkesi, bir tarafın sunduğu görüşe diğer tarafın yanıt verme imkanının olmasını gerektirir. Özellikle yüksek mahkemelerde görev yapan kanun sözcüsü veya benzeri kişilerin (procureur general) ileri sürdüğü görüşten tarafın haberdar edilmemesi, bu görüşün nesnelliğiyle meşru kılınamaz ve taraflar için bir eşitsizlik kaynağı oluşturur.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 270/2 maddesi uyarınca, itirazda, tutuklulukla ilişkili olarak itiraz yapılmış ve Cumhuriyet savcısından görüş alınmışsa, bu görüşün savunma tarafına bildirilmesi gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi de, sanığın Cumhuriyet savcısının itirazından haberdar edilmemesini, savunma için gerekli görüşleri bildirme imkanının elinden alınmasını, başvurucunun dezavantajlı bir konuma düşürülmesi olarak değerlendirerek silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu durum, yargılamanın her aşamasında tarafların birbirlerinin iddia ve savunmalarından tam olarak haberdar olmaları ve bunlara karşı etkili bir şekilde cevap verebilmeleri gerektiğini ortaya koymaktadır.


IV. Silahların Eşitliği İlkesinin Uygulanmasında Karşılaşılan Zorluklar ve Sınırlamalar


Silahların eşitliği ilkesi, teorik olarak sağlam temellere dayanmasına rağmen, pratik uygulamada çeşitli zorluklar ve sınırlamalarla karşılaşabilmektedir. Bu zorluklar, ilkenin tam olarak hayata geçirilmesini engelleyerek adil yargılanma hakkının zedelenmesine yol açabilir.


A. Soruşturma Aşamasındaki Gizlilik Kararları


Soruşturma evresinde verilen gizlilik kararları, şüpheli ve müdafiin dosyaya erişimini kısıtlayarak silahların eşitliği ilkesi açısından önemli bir sorun teşkil etmektedir. Özellikle tutuklama talep edilen durumlarda, şüpheli ve müdafiinin soruşturma dosyasını inceleme yetkisinin olmaması, adil yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirilmektedir. Bu durum, savunma makamının iddia makamının elindeki delillerden haberdar olmasını ve bunlara karşı savunma hazırlamasını engellemektedir. Gizlilik, belirli durumlarda soruşturmanın selameti için gerekli olsa da, bu durum savunma hakkını orantısız bir şekilde kısıtlamamalıdır.


B. Delil Toplama ve Değerlendirmede Yaşanan Sorunlar


Delillerin toplanması ve değerlendirilmesi aşamasında yaşanan sorunlar, silahların eşitliği ilkesinin ihlaline yol açan başlıca alanlardandır.


Savunma Taleplerinin Soyut Gerekçelerle Reddi


Anayasa Mahkemesi kararları, savunma makamının delil toplama taleplerinin "dosyanın esasına etkili olmayacağı," "hayatın olağan akışına aykırı" veya "suçtan kurtulmaya yönelik" gibi soyut ve genel geçer ifadelerle reddedilmesinin silahların eşitliği ilkesini ihlal ettiğini açıkça ortaya koymuştur. Mahkemelerin, sanığın kendi imkanlarıyla ispat etme olanağı bulunmayan delillerin araştırılması taleplerini somut gerekçeler sunmadan reddetmesi, sanığı iddia makamı karşısında dezavantajlı bir konuma düşürmektedir. Bu tür ret kararları, yargılamanın adilliğini ciddi şekilde zedeler.


Gizli Tanık Uygulamaları


Gizli tanık uygulamaları, ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşma hedefi ile adil yargılanma hakkı arasındaki hassas dengeyi zorlamaktadır. Gizli tanıklık, duruşmanın aleniliği ilkesine ters bir uygulama olup, tanığın kimliğinin ortaya çıkmaması için kullanılan usullerin savunma hakkını kısıtlamaması gerekir. Özellikle olaydaki tek tanığın gizli dinlenmesi ve sanık tarafından sorgulanamaması, savunma haklarını bağdaşmayacak ölçüde kısıtlar ve silahların eşitliği ilkesine aykırılık oluşturur. AİHM, tehlikede olan tanıkların korunmasının bedeli olarak savunmanın hakkının kısıtlanabileceğini benimsemiş olsa da, delillerin açıkça ortaya konulması hakkını mutlak bir hak olarak görmemekle birlikte, bu kısıtlamaların orantılı olması ve savunma hakkının özüne dokunmaması gerektiğini vurgulamaktadır.


C. İdari Yargıdaki Özellikli Durumlar


İdari yargılama usulünde, silahların eşitliği ilkesi ayrıca dikkate değerdir, zira idari yargı uyuşmazlıkları genellikle dezavantajlı birey ile güçlü ve avantajlı idarenin taraf olduğu uyuşmazlıklardır.


İdare Karşısında Bireyin Dezavantajı


İdari davalarda, idarenin sahip olduğu bilgi, belge ve uzmanlık avantajı karşısında bireyin savunma imkanları kısıtlanabilmektedir. İdari davalarda silahların eşitliği ilkesine aykırılıklar, davaların açılışı ile birlikte başlayabilmektedir. Örneğin, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (İYUK) 3. maddesinin 3. bendinde, dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya örneklerinin dava dilekçesine eklenmesi zorunluluğu, bireyler için idareye nazaran bir dezavantaj yaratabilir.


Tanık Dinlenmemesi Sorunu


İdare mahkemeleri ve Danıştay'da tanık dinlenmemesi uygulaması, silahların eşitliği ilkesi açısından önemli bir sorundur. Bu uygulamanın hukuksal bir dayanağı bulunmamakta ve idari yargının bu konudaki direngenliğine son vermesi gerektiği belirtilmektedir. Oysa idari yargılama yasaları, mahkemelerin kendiliğinden kanıt toplamalarını olanaklı kılmaktadır. Tanık dinlenmemesi, özellikle uyuşmazlığın çözümünde tanık beyanlarının kritik olduğu durumlarda, tarafların delil sunma ve karşı delil oluşturma imkanlarını kısıtlayarak silahların eşitliğini zedeleyebilir.


D. Uygulamada İlkenin İçselleştirilememesi


Çalışmalar, silahların eşitliği ilkesinin yasal düzenlemelerde ve doktrinde yer bulmasına rağmen, uygulamada tam olarak içselleştirilemediğini göstermektedir. Örneğin, bireysel başvuru kararlarının büyük bir kısmının adil yargılanma hakkı ihlallerini içermesi ve silahların eşitliği ilkesinin de bu ihlaller arasında yer alması, uygulamanın yetersizliğini ortaya koymaktadır.

Diyarbakır, İstanbul Anadolu ve Çağlayan adliyelerindeki ceza hakimliklerinin 2018 yılına ait tutuklama ve tutukluluğun devamına ilişkin kararlarının incelendiği bir çalışmada, tutuklama kararlarının yüzde 53'ünün, tutukluluğun devamı kararlarının ise yüzde 100'ünün gerekçesiz olduğu tespit edilmiştir. Benzer şekilde, 2013 yılında tamamlanan 734 tutuklama kararının incelendiği bir başka çalışmada, dosyaların yüzde 97'sinde tutuklama taleplerinin hiçbir gerekçe gösterilmeden yapıldığı ve hakimler tarafından kabul edildiği belirlenmiştir. Bu bulgular, silahların eşitliği ilkesinin uygulamada ya hiç uygulanmadığını ya da "sözde gerekçeli kararlar" durumunda dahi göstermelik olarak uygulandığını düşündürmektedir. Bu durum, yargı organlarının taraflar arasındaki dengeyi sağlamak için aktif çaba göstermesi gerektiği yönündeki temel ilkeyle çelişmektedir.


V. Adli Yardım Kurumu ve Silahların Eşitliği İlkesine Katkısı


Adli yardım kurumu, silahların eşitliği ilkesinin pratik hayatta tam olarak uygulanabilmesi için hayati bir araçtır. Mali gücü yetersiz olan kişilerin hak arama hürriyetlerini kullanabilmelerini sağlayarak, yargısal makamlar nezdinde taraflar arasında eşitliğin sağlanmasına katkıda bulunur.


A. Adli Yardım Mekanizmasının Tanımı ve Amacı


Adli yardım, mali gücü yeterli olmayan kişilerin, hak arama hürriyetlerini gerektiği şekilde kullanabilmeleri için yargılama masraflarından geçici olarak muaf tutulmalarını ifade eder. Adalet hizmetinin ücretsiz olarak verilmesi asıl olmakla birlikte, özel hukuktan kaynaklanan uyuşmazlıklarda yargılama giderlerinin ödenmesi gereklidir. Bu durum, ekonomik yeterliliğe sahip olmayan kişiler için yargısal makamlara erişimde önemli bir engel teşkil edebilir. Adli yardım, bu engeli ortadan kaldırarak, ekonomik açıdan elverişsiz durumda olanlara hak arama özgürlüğünü kullanma olanaklarından yararlanmayı sağlar.


B. Hak Arama Hürriyeti ve Adil Yargılanma Hakkı ile İlişkisi


Adli yardım, hak arama hürriyetinin ve adil yargılanma hakkının güvence altına alınmasıyla doğrudan ilişkilidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6. maddesi ve Anayasa'nın 36. maddesi ile teminat altına alınan bu haklar, kişilerin yargısal makamlara erişebilmelerini engelleyen sebeplerin ortadan kaldırılmasını, sözleşmeye taraf devletler açısından bir yükümlülük olarak görmektedir. Yüksek yargılama giderleri, mahkemeye erişim hakkını engelleyebilir; bu nedenle, ücretlerin makul olması, haklı bir amaca hizmet etmesi, miktar ile amaç arasında orantılılık bulunması ve ödeme gücü olmayanlar için etkin bir adli yardım sisteminin mevcut olması gerekmektedir. Adli yardım, ekonomik yeterliliğe sahip olmayan kişilerin, yargısal makamlar nezdinde eşit bir şekilde iddia veya savunmalarını gerçekleştirebilmeleri için ödenmesi gerekli yargılama giderlerinden muafiyet sağlar.


C. Eşitlik İlkesi ve Sosyal Devlet Prensibi Bağlamında Adli Yardım


Adli yardım kurumu, yargısal makamlar önünde taraflar açısından eşitliğin sağlanmasında temel bir fonksiyona sahiptir. Anayasa'nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesi, hukuk devleti olmanın temel bir sonucudur ve yargılamanın eşit şekilde başlayıp devam etmesini hedefler. Sosyal devlet ilkesi ise, vatandaşların sosyal ve ekonomik refahını iyileştirmeyi amaçlar ve ekonomik olarak yetersiz durumdaki kişilerin, gerekli yeterliliğe sahip olanlar karşısında korunmasını doğal bir sonuç olarak görür. Bu bağlamda, adli yardım, sosyal devlet ilkesinin bir sonucu olarak, ekonomik yeterliliğe sahip olmayan kişiler açısından yargısal makamlar nezdinde ölçülü bir denge sağlayıcı fonksiyona sahiptir. Bu, silahların eşitliği ilkesinin sadece hukuki düzenlemelerde kalmayıp, ekonomik gerçeklikler karşısında da uygulanabilir olmasını temin eder.


D. Türk Hukukunda Adli Yardım Düzenlemeleri ve Eksiklikler


Türk mevzuatında adli yardım müessesesi, yasa ile düzenlenmiş ve yararlanılması şartlara bağlanmıştır. Gerçek kişiler için kendisinin ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin giderleri karşılayamayacak olması ve talebin açıkça dayanaktan yoksun olmaması şartları aranır. Tüzel kişiler için ise kamuya yararlı dernek veya vakıf olmaları ve iddia ve savunmalarında haklı görünmeleri şartları bulunmaktadır.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 334/II. maddesinde, kamuya yararlı dernek ve vakıflar dışındaki özel hukuk tüzel kişilerinin adli yardımdan yararlanıp yararlanamayacağına dair açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durum, doktrin ve uygulamada çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Anayasa Mahkemesi, özel hukuk tüzel kişilerinin adli yardım hükümlerinden yararlanmasını kategorik olarak sınırlayan düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğuna ve iptal edilmesi gerektiğine karar vermiştir. Bu iptal kararı, adli yardımın kapsamının genişlemesi ve silahların eşitliği ilkesinin daha geniş bir yelpazede uygulanabilmesi açısından önemli bir gelişmedir. Yabancı gerçek kişiler de karşılıklılık şartının bulunması halinde adli yardımdan yararlanabilmektedir.


Sonuç ve Öneriler



A. Genel Değerlendirme


Silahların eşitliği ilkesi, adil yargılanma hakkının temel ve vazgeçilmez bir güvencesi olarak, yargılamanın tarafları arasında hakkaniyete uygun bir dengenin sağlanmasını hedefler. Bu ilke, sayısal bir eşitlikten ziyade, taraflardan birinin diğerine göre dezavantajlı bir duruma düşürülmeksizin, iddia ve savunmalarını mahkeme önünde makul bir şekilde dile getirme fırsatına sahip olmasını gerektiren niteliksel bir dengeyi ifade eder. Uluslararası hukukta AİHS'in 6. maddesi ve ulusal hukukta Anayasa'nın 36. maddesi ile güvence altına alınan bu ilke, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'ndaki çeşitli hükümlerle somutlaşmaktadır. Tarihsel olarak itham sistemlerinin temel bir unsuru olan bu ilke, modern karma muhakeme sistemlerinde devletin doğal gücüne karşı bireyin savunma hakkını dengeleyici kritik bir rol oynamaktadır.

Dosyaya erişim, müdafi yardımı, delil sunma ve tartışma, tanık sorgulama ve duruşmada hazır bulunma gibi unsurlarla somutlaşan silahların eşitliği ilkesi, çelişmeli yargılama ve hukuki dinlenilme haklarıyla da derin bir etkileşim içindedir. Birinin ihlali, diğerini de olumsuz etkileyerek yargılamanın genel adilliğini zedeleyebilir. Ancak, soruşturma aşamasındaki gizlilik kararları, savunma delil taleplerinin soyut gerekçelerle reddedilmesi, gizli tanık uygulamaları ve idari yargıdaki tanık dinlememe gibi sorunlar, ilkenin uygulamada tam olarak içselleştirilememesine yol açmaktadır. Adli yardım kurumu, ekonomik eşitsizlikleri gidererek bu ilkenin pratik hayatta uygulanabilirliğini artıran önemli bir mekanizmadır.


B. İlkenin Güçlendirilmesine Yönelik Öneriler


Silahların eşitliği ilkesinin daha etkin bir şekilde uygulanabilmesi ve adil yargılanma hakkının tam olarak sağlanabilmesi için aşağıdaki öneriler sunulmaktadır:

  1. Yargı Mensuplarının Eğitimi ve Farkındalığının Artırılması: Hakim ve savcıların, silahların eşitliği ilkesinin sadece şekli değil, niteliksel boyutunu ve hakkaniyete dayalı denge anlayışını daha iyi kavramaları için sürekli eğitim programları düzenlenmelidir. Bu eğitimler, özellikle devletin doğal üstünlüğüne karşı savunmanın güçlendirilmesi gerektiği bilincini pekiştirmelidir.

  2. Soruşturma Aşamasında Şeffaflığın Artırılması: Gizlilik kararlarının istisnai niteliği vurgulanmalı ve bu kararların verilme koşulları ile süreleri daha sıkı denetime tabi tutulmalıdır. Tutuklama taleplerinde veya tutukluluğun devamı kararlarında, savunmanın dosyaya tam erişimi mutlak surette sağlanmalıdır.

  3. Delil Toplama ve Değerlendirme Süreçlerinde Gerekçelendirme Yükümlülüğünün Titizlikle Uygulanması: Savunma makamının delil sunma veya araştırma taleplerinin reddedilmesi durumunda, mahkemeler soyut ve genel geçer ifadelerden kaçınarak somut, kişisel ve ikna edici gerekçeler sunmalıdır. Sanığın kendi imkanlarıyla elde edemeyeceği delillerin toplanması için yargı makamları proaktif bir rol üstlenmelidir.

  4. Gizli Tanık Uygulamalarının Sınırlandırılması ve Güvencelerin Artırılması: Gizli tanık beyanlarına dayalı hüküm kurulması durumunda, sanığın tanıkla yüzleşme ve onu sorgulama hakkının etkin bir şekilde kullanılmasına yönelik ek güvenceler sağlanmalıdır. Tek tanık beyanına dayalı hükümlerde, tanığın duruşmada dinlenmesi ve sanık tarafından sorgulanması mutlak bir zorunluluk olarak kabul edilmelidir.

  5. İdari Yargılama Usulünde Tanık Dinleme İmkanının Getirilmesi: İdari yargılama usulünde tanık dinlenmemesi uygulamasına son verilmeli ve uyuşmazlığın niteliğine göre tanık beyanlarının alınmasına imkan tanınmalıdır. Bu, idare karşısında bireyin savunma imkanlarını güçlendirecektir.

  6. Adli Yardım Mekanizmasının Kapsamının Genişletilmesi ve Erişilebilirliğinin Artırılması: Adli yardımın sadece gerçek kişileri değil, belirli koşullar altında özel hukuk tüzel kişilerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi ve başvuru süreçlerinin kolaylaştırılması gerekmektedir. Ekonomik yetersizliklerin hak arama özgürlüğü önünde bir engel teşkil etmemesi için adli yardım sisteminin etkinliği sürekli olarak gözden geçirilmelidir.

  7. Yargılama Diyalektiği ve Savunma Hakkına Saygının Geliştirilmesi: Yargılamanın bir "düello" olduğu anlayışından ziyade, maddi gerçeğe ulaşmayı hedefleyen, tarafların eşit ve etkin katılımını esas alan bir diyalektik süreç olduğu bilinci tüm yargı mensuplarınca benimsenmelidir. Avukatların kriminalize edilmesi gibi savunma hakkını zedeleyici tutumlardan kaçınılmalı, avukatların mesleki faaliyetlerini engelsizce yürütmeleri sağlanmalıdır.

Bu önerilerin hayata geçirilmesi, silahların eşitliği ilkesinin kağıt üzerindeki bir ilke olmaktan çıkıp, yargılamanın her aşamasında somut ve hissedilir bir güvence haline gelmesini sağlayacaktır. Bu sayede, Türk yargı sistemi ulusal ve uluslararası standartlarda adil, şeffaf ve güvenilir bir yapıya kavuşacaktır.

Comments


bottom of page