Yargıtay'dan Şüpheli Durumlarda Dijital Delil Kararı: İspat Yükü Kime Ait?
- aslankriminal35
- 19 Tem
- 3 dakikada okunur

Günümüz dünyasında dijitalleşme hayatımızın her alanına nüfuz etmiş durumda. Akıllı telefonlar, bilgisayarlar, sosyal medya platformları ve iletişim uygulamaları üzerinden üretilen veriler, çoğu zaman hukuki uyuşmazlıklarda veya ceza davalarında kilit rol oynayan dijital delillere dönüşüyor. Ancak bir "ekran görüntüsü" veya "video kaydı", tek başına ne kadar güçlü bir delil olabilir? Özellikle delilin içeriği veya kaynağı sanık veya şüpheli tarafından inkâr edildiğinde, ispat yükü kime düşer ve bu dijital materyallerin güvenilirliği nasıl sağlanır?
İşte tam da bu sorulara ışık tutan, yakın zamanda verilen önemli bir Yargıtay kararı (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2019/10514 E., 2020/7154 K.),
dijital delillerin güvenilirliği ve ispat yükü konusunda hukuk dünyasına ve bireylere önemli ipuçları sunuyor.
Yargıtay Kararı Işığında Dijital Delillerin Akıbeti: Gizli Kamera Örneği
Söz konusu Yargıtay kararı, bir eczanede yaşanan "Görüntü veya Seslerin Kayda Alınması Suretiyle Özel Hayatın Gizliliğini İhlal" suçlaması üzerine gelişen olayda, gizli kamera görüntülerinin delil niteliğini derinlemesine incelemiştir. Davada, eczane tuvaletinde bulunan bir hafıza kartındaki gizli kamera kayıtlarında, eczane çalışanlarının özel anlarının yer aldığı iddia edilmiştir. Sanık ise, kendisiyle ilişkilendirilen kıyafetlerin kendisine ait olmadığını ve tuvaletin herkes tarafından kullanılabildiğini savunmuştur.
Yargıtay'ın beraat kararını onamasında etkili olan kilit noktalar şunlardır:
Kesin İspat Eksikliği: Sanığa ait bilgisayarlarda yapılan incelemede silinmiş verilere dahi erişilmek suretiyle herhangi bir gizli kamera kaydına veya olayla ilgili olabilecek başka bir kayda rastlanmamıştır.
Görüntü Kalitesizliği: Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı'nın raporları, kayıt çözünürlüğünün düşük olması ve ortam aydınlatmasının yetersizliği nedeniyle görüntülerdeki pantolon ve ayakkabının marka, model, renk ve ayırt edici izlerinin net görülemediğini belirtmiştir. Bu durum, mukayeseli inceleme yapılmasını imkansız kılmıştır.
Aidiyet Sorunu: Kamera kaydındaki şahsın yüzü görünmemekte, morfolojik yapıları teşhise elverişli bilgi içermemektedir. Raporlar, "sağlıklı bir karşılaştırmalı inceleme yapılamadığından istem doğrultusunda müspet veya menfi herhangi bir kanaat beyanında bulunulabilmesinin mümkün olamadığını" açıkça belirtmiştir.
Destekleyici Delil Eksikliği: Suça konu cihaz bulunamamış, hafıza kartının sanığa ait olduğuna dair hiçbir delil olmamıştır. Ayrıca, tuvaletin sanık dışında başka erkek çalışanlar, sanığın eşi ve kızı tarafından da kullanılabiliyor olması gibi durumlar, ispat yükünü daha da zorlaştırmıştır.
Bu karar, "şüpheden sanık yararlanır" evrensel ilkesinin dijital deliller için de ne denli hayati olduğunu vurgulamaktadır. Bir dijital materyalin, bir kişiyi kesin olarak suçlu ilan edebilmesi için, kaynağının, içeriğinin ve aidiyetinin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı bir şekilde ispatlanması gerekmektedir.
Dijital Delillerin Hukuki Değeri ve İspat Yükü: Bireyler ve Hukuk Profesyonelleri İçin Önemli Notlar
Bu Yargıtay kararı, özellikle hukuk profesyonelleri ve yargılama süreçlerinde dijital delillerle karşılaşan bireyler için önemli dersler içermektedir.
İspat Yükü Kime Ait? Bir suçlama veya iddia söz konusu olduğunda, iddia sahibi dijital delilleri sunsa bile, bu delilin gerçekten iddia edilen kişiye ait olduğunu ve üzerinde oynanmadığını ispat etme yükümlülüğü genellikle önemlidir. Sanık veya şüphelinin inkarı durumunda, bu ispat yükü daha da ağırlaşır.
Uzman Mütalaasının Vazgeçilmezliği: Yargıtay kararında görüldüğü gibi, görüntü kalitesinin yetersizliği veya dijital materyalin doğrudan bir kişiye atfedilememesi durumunda, adli bilişim uzmanlarının veya kriminal analiz uzmanlarının hazırlayacağı uzman mütalaaları kritik rol oynar. Bu mütalaalar, delilin teknik analizini yaparak, kaynağını, zaman damgalarını, olası manipülasyonları ve aidiyetini bilimsel yöntemlerle ortaya koyar.
İzmir'de uzman mütalaası hizmeti veren kurumlar, bu noktada hukuk profesyonellerine ve müvekkillerine büyük destek sağlar.
Hukuki Güvenlik İçin Önleyici Adımlar: Bireyler, dijital iletişimlerini ve veri depolama alışkanlıklarını hukuki geçerlilik açısından gözden geçirmelidir. Olası bir hukuki süreçte zor durumda kalmamak için, dijital kayıtların düzenli ve güvenli bir şekilde tutulması ve şüpheli durumlar için erken aşamada İzmir ceza avukatından hukuki danışmanlık alınması büyük önem taşır.
Sonuç:
Dijital deliller, modern yargılama süreçlerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak bu delillerin mahkemede geçerlilik kazanabilmesi, sunum biçimi ve özellikle de güvenilirliğinin ve aidiyetinin kesin olarak ispatlanmasına bağlıdır. Yargıtay'ın bu kararı, dijital delillerin yorumlanmasında ve değerlendirilmesinde ne denli titiz olunması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
İzmir'deki hukuk büroları ve bireyler, dijital delillerle ilgili bir durumla karşılaştıklarında, alanında uzman İzmir ceza avukatlarıyla işbirliği yaparak, adli bilişim ve uzman mütalaası hizmetlerinden faydalanmalı, böylece hukuki süreçleri sağlam ve bilimsel temellere oturtmalıdır. Aksi takdirde, en "açık" görünen bir dijital kanıt bile, ispat yükünün altında ezilebilir ve istenilen hukuki sonucu doğurmayabilir.




Yorumlar