top of page

Yargıtay Kararları Işığında Eşgal Tespiti: Görüntü Analizinde Temel İlkeler ve Teknik Kriterler

Eşgal Tespiti

Eşgal Tespiti, Ceza yargılamasında, özellikle gizli kamera veya güvenlik kamerası kayıtları üzerinden failin kimliğinin belirlenmesi (eşgal tespiti), davanın seyrini değiştiren en kritik aşamadır. Ancak bir kayıtta "birinin görünmesi" ile o kişinin "sanık olduğunun ispatlanması" arasında büyük bir hukuki uçurum vardır.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin vermiş olduğu emsal bir karar (2019/10514 E., 2020/7154 K.), teknik yetersizliklerin bulunduğu durumlarda eşgal tespitinin nasıl (veya neden yapılamayacağını) değerlendirilmesi gerektiğini net kriterlere bağlamıştır.


İşte Yargıtay'ın bakış açısıyla, adli görüntü analizinde ve eşgal tespitinde aranan temel ilkeler:


1. Görüntü Kalitesi ve Ortam Aydınlatmasının Belirleyiciliği-Eşgal Tespiti


Bir güvenlik kamerası kaydının delil niteliği taşıyabilmesi için yalnızca olayı kaydetmesi yetmez; kaydın çözünürlüğü ve ortam ışığı teşhise elverişli olmalıdır.

İncelenen olayda, gizli kamera kaydının çözünürlüğünün ve ortam aydınlatmasının iyi olmadığı tespit edilmiştir. Yargıtay, görüntü kalitesi düşük olduğunda nesnelerin (örneğin kıyafetlerin) gerçek renk tonunun, markasının veya model yapısının net olarak anlaşılamayacağını vurgular.


Temel İlke: Bulanık, karanlık veya düşük çözünürlüklü görüntüler üzerinden yapılan "benzetmeler" (rengi benziyor vb.) hukuki olarak kesin delil kabul edilmez.


2. Morfolojik Yapı ve Karakteristik İzlerin Varlığı


Eşgal tespitinde genel vücut yapısından ziyade, kişiyi diğerlerinden ayıran "morfolojik" (yapısal) özelliklerin görünürlüğü esastır. Yargıtay, odak bulanıklığı nedeniyle hedef şahsın yüzüne ait yapıların veya el bölgesine ait karakteristik izlerin (yara, ben, dövme vb.) görülememesini teşhisin önündeki en büyük engel olarak görür.


Örneğin, bir şahsın elindeki damar yapısı veya avuç içi çizgileri biyometrik bir imza gibidir. Karara konu olayda, görüntülerdeki kişi ile şüpheli arasında avuç içi çizgilerinin konumu ve şekli ile elin dış yüzeyindeki derinin görünümü açısından farklılıklar olduğu, bu nedenle aynı kişi olmayabilecekleri ihtimali değerlendirilmiştir.


Temel İlke: Teşhis için genel hatlar yetmez; avuç içi çizgisi, yara izi veya yüz hatları gibi ayırt edici morfolojik detayların bilimsel olarak eşleşmesi gerekir.


3. Kıyafet ve Aksesuar Eşleşmesindeki "Benzerlik" Tuzağı


Soruşturma aşamalarında en sık düşülen hatalardan biri, "benzer kıyafet" bulgusudur. Bu dosyada, sanığın evinde bulunan kahverengi pantolon ve ayakkabılar ile videodaki kıyafetlerin benzer olduğu iddia edilmiştir.


Ancak Yargıtay ve Kriminal Laboratuvarı şu noktaya dikkat çekmiştir: Görüntüdeki nesneler üzerinde ayırt edici bir yapı (yırtık, özel bir desen vb.) yoksa, sadece "kahverengi pantolon" veya "43 numara ayakkabı" gibi genel özellikler üzerinden sanığın suçlanması mümkün değildir.


Temel İlke: Seri üretim olan giysi ve ayakkabıların "benzer" olması, sanığın o kişi olduğunu kanıtlamaz. Kıyafet üzerinde kişiye özel bir deformasyon veya iz (ayırt edici yapı) tespit edilmelidir.


4. Cinsiyet Tespiti ve "Kuvvetle Muhtemel" Kavramı


Adli bilirkişi raporlarında kullanılan dil, hüküm için hayati önem taşır. Olayda, kamerayı yerleştiren kişinin fiziki görünümü itibariyle erkek olmasının "Kuvvetle Mümkün" olduğu belirtilmiştir. Ancak ortamda sanık dışında başka erkek çalışanların da bulunmuş olması veya bulunma ihtimali, sadece cinsiyet üzerinden bir fail yaratılmasını engeller.


Temel İlke: Failin cinsiyetinin tespit edilmesi, o cinsiyete sahip belirli bir şahsın suçlu olduğu anlamına gelmez. Şüphe, somut delillerle sanığa odaklanmalıdır.


5. Dijital İzin Sürülmesi


Eşgal tespiti sadece fiziksel görüntüyle sınırlı değildir. Dijital materyallerin (bilgisayar, telefon) incelenmesi de bu sürecin parçasıdır. Yargıtay, sanığın bilgisayarlarında silinmiş veriler dahil yapılan aramada, suça konu gizli kamera kaydının veya izinin bulunamamasını beraat kararı için güçlü bir gerekçe olarak saymıştır.



Sonuç: Şüpheden Sanık Yararlanır


Tüm bu teknik analizlerin sonucunda Yargıtay'ın vardığı nokta şudur: Kayıt cihazı bulunamamışsa, hafıza kartının kime ait olduğu ispatlanamıyorsa ve görüntülerdeki kişinin sanık olduğu "her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı" teknik verilerle (net yüz görüntüsü, parmak izi, ayırt edici vücut izi) kanıtlanamıyorsa mahkumiyet kararı verilemez.


Eşgal tespiti; "tahmin" değil, "bilimsel kesinlik" gerektiren bir süreçtir.


Yasal Uyarı: Bu blog yazısı, Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2019/10514 E., 2020/7154 K. sayılı ilamı  temel alınarak bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Hukuki tavsiye niteliği taşımaz.


Yorumlar


bottom of page